Şairdim. İlham için şah damarın avlusunda Tanrı'yı beklerdim. Trajedim ve neşem, kendisini yıllarıma ve çabalarıma dağıttı. Ben de acı ve sevinçleri yaşıma ve emeğime göre derdim. Fark ettim, güzel yazının hayatı da güzel oluyor. Doğrular; keder ve esenlikte, nerede olursa olsun al allar. Kalemim, özüm üstündeki küreğim. Tanrı'nın acı tatlı tecellilerini topladım. Ömrüm: öze, doğaya, Kur'an'a bakma durağım. Bu üç yerde çok bekledim.
Yaratı karşısında kimileri yandı, ben üşüdüm. Kutup soğuğuna benzer, derler bana. Aynı yerleri yürürüm başım önde günler, aylar, yıllarca. Bitmeyen çağrıların bitmeyen buzulunda. Buz okur, buz yazarım kimse soğuğundan okuyamasa da.
Tabiatımdaki: kış dini. Ve üşüten yazınım bana yuva gibi.Ve böyledir halim de ilmim de.
Şöyle bilirim şiiri: Üstte buz ama içte renge doymuş gök özü; ufuktan bakar geçmiş erenlerin ışıl ışıl yanan gözü. Kar altında bir kün yaylası: Dağı, yeşili, ruh kekiği...
Ama artık bir yerden sonra yoruyor insanı dünya halleri ve şiir hayalleri. Diyorsun, tabiî artık ölüm ısıtır bizi. Bilirsin, asıl: tıngırtısı dünyaya düşen bir gökçe fasıl.
Bunlar, dünyanın en güzel şeyi kırgınlık sesi. Göreceksin ki dünyanın en kristal cemiyeti de cenaze merasimi. Kıtır kıtır kırılmıştır nice şair ümitleri. Yaratmak için emek verdiğin onca metaforun düşünürsün cenazene geleceklerini. Kalır bedenin ve dizelerin musallada anasız insanların sözleri gibi.
Ee zaten insan, yerin yetimi. Tamam, insan çokça zalim; kuşlar hep iyi. Tamam, dünyada nankörlüğe doyduğun Tanrı’ya koşa koşa gitmenden belli. Ve ölüm öncesi, hayata karşı tokluk da iyi. Ama unutma Allah geride kalan güzel dizelerin ve yazıların da velisi. Gam yeme emi.
Y. Türk