16 Aralık 2014 Salı

dünya nalı


                                                                         Medeniyet, asıl mevzua çatıdır.
        O asıl mevzu ki, insan oğlu biraza biraz, ahretin çocuğudur.




Cumhuriyetin yoksulluğu bir tarafa,  cumhuriyet dairesinde  ibre hala aşağıya doğru iniyorsa bir millet adına buz gibi bir düşüştür, bu.  Aşağıdadır artık her şeyler.  Dil, bilinç, ufuk, iman derecesi.  Bu seviyede, bir parmak boyu derinlik veremez insan. Ve söz ve dağarcık ve yaşam bakımından. Cumhuriyet üstünde fazla gitmemeli tarihe.  Çağımızda medeniyetimizin parçalarının ayrı ayrı cumhuriyetler üstünde uzunca taşınması  bu derinlik meselesini tamamen yok edip ve bunu da normal hale getirebilir. İnsana gerçekten böylesi yanılgılı bir duygu yükleyebilir. Bu tehlikelidir.  Ve belli bir zaman sonra üstünde yaşadığı  ufak parçaları da yitirebilir, insan.  Sadece cumhuriyetin  kapladığı matemetiksel  alanda, yaşadığını sanabilir.  Olduğu yer  anlamlı kalan bir alan olmayacaktır oysa. Anlamını bitiren alanın kendisi de bir zaman sonra yitecektir de.
Ben cumhuriyet zihniyetinin uzaması halinde inanca, bize, medeniyete ait  kalelerin kalacağını düşünemiyorum. Kalan şey herhalde artık cafeler olur. Medeniyetten arta kalan kaleler cumhuriyet içinde cafelere dönüştü. Cumhuriyete devamsa eğer, ufkumuzun yeni yüzyılı kalelerde değil, cafelerde geçireceğini umuyorum. Kaleleri teslim edeceğimiz sağlıklı bir genç nüfus yapısı dahi olmayacaktır. Bu zihniyetin, ruhu silkelenmiş bir insan tipi var ettiğini görüyoruz. Biz bu tür insanlara içi silkelenmişler diyoruz. Uhrevi duyuşlarını içinden çıkartılmışlar, ufkundan kopartılmışlar, elek diye duvara asılmışlar ya da.  İçi boş oğullar veya boru oğullar da denebilir.

Bazıları diyor cumhuriyet de bir siyasa malı. E ama bu kadar da olmamalı. İnsan ki, o  siyasa, biraz da ahret malı olsun istiyor.


Adem Kalan