27 Ağustos 2019 Salı

KİŞİ





Varlığım dünyaya baştan çağrılsa
Bebekliğimin ağzında ses reçeliyle
Kuşlar tünese cennetten firar gelen cemâlimin üstüne
Değişmez hiçbir şey bana derim yine bana sahiplik gökten inse

Yaşam içimde doğal bir mantıkta aksa
Ne olur ki edindiğim ah ve vahlar 
Tanrı’nın gücüne doğru yürük gitse
Annem çocukluğumda gene bayram hali
Kaderim de şeker, ağzımda mecnun gibi sekse

Bu topraklar benim kucağım demiş, Bağdat bana yine dese
Gözlerimden ilk ergen bakışım ormanlarda yel uğuldarken dışarı çıksa
Varacağım yere gene erken gider sezgim, sonra bedenimi orada karşılarım 
Allah’ı dağların en kuytu yerlerinde dinlemek isteyen bir duru suyum

Fıtratım hep temiz kalsın sabun koksun dilerim
Kalbinden vurulmuş bir ceylan nasılsa öyle bir dünya görüşü yaşarım
Babam ethostur daim İmam-ı Azam gibi annemse pathos   
Bilgelik kıl çadırdan kerpice kadardır, mekânın beton kısmında yok
Hallac’ın zihnindeki tepeleri aşıp giden şeyi sonra kimsenin akıl dağlarında göremedim
Gülümsemek kedere yine de yüzün en büyük elçisidir
Rızkım yazgının, emeğin kekik kokulu dağ yollarından gelir bilirim

Vakit bana defalarca ihtiyarlığı öğretse
Çağımın belini bükse, rüyalarımdakileri bile eskitse
Geçmişim, saçlara aklar olarak geri dönse
Yaşlansam annemin yüzü hayalime melekler âleminden bildiri halince inse
İçtiğim dağ kahvelerinin kokuları hâlâ o eski çanak ve kaplarda yatılı
Bu anılardaki ışığa doğru yürürken nura inanmış ayaklarım
Kuşlar ve çiçekler gene bana birlik etse

Zaman için söylenmiş ayetler şimdi bana uzak dağ başlarından gelen keklik bakışları
Sanki üzerime dökülen ikindi ışıkları
Alnımdaki çizgiler senelerdir tahiyyat oturuşunda
Bir göze artık canı gönülden bakamamak
Ne yazar bedenimden düşen ilk av silahı olsa

Ne değişir bedenim oksijeni doğadan hava olarak değil yine ders gibi almak istese  
Ayaklarımın tüm dünya görüşü
Ölümde en evvel boşa çıkan organ olmak kederim bunu bir bilebilse
Ona biyoloji ilminde bir koruyuculuk yok derinlere inse

Ne olur ki her şey başa dönüp dönüp geri gelse
Benim bütün ömrüm hatıram ki
Rabbim sen insanlara suret dağıtırken bir de onları geri toplarken ise


Yeprem Türk

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Medeniyet !


Türk düşüncesinde medeniyet kavramı için onlarca yorum, tarif yapılmıştır. Medeniyet fikri Akif’ten İsmet Özel’ gelen bir çizgide reddedilirken; Yahya Kemal’den başlayıp 2000’lere kadar varan diğer bir çizgideyse kabul edilir. Yine de Türk düşüncesinde bu fikrin sözel olarak temeli Yahya Kemal tarafından dile getirilmiştir. Yahya Kemal, kendisini İslam Medeniyeti şairi; Akif’i de İslam şairi sayar. Medeniyet okumalarımıza bu ayrımın büyük katkısı var.

Bence medeniyet kavramına takılıp kalmanın bir anlamı yok. İnsan, hiç medeniyet kelimesini kullanamadan da büyük bir medeniyeti yakalamış olabilir. Medeniyet ile genelde ideallerimizin, olası istikbâlimizin anlatıldığı da doğrudur. Bu hedef ise verimli bir İslam hayatıdır.

Ve medeniyet tartışmalarında kişilik üzerinde pek durulmamıştır. Osmanlı, Avrupa medeniyetleri dediğimizde hep bir kişilik üzerinde dururuz oysa.
Bizim medeniyetimiz Mehmet karakterinin her türlü kıymetli değeri kendinde yeniden deneyimleyerek huruç ettirdiği yerdedir.

Yeprem Türk