5 Eylül 2018 Çarşamba

&


Ethos millet veya pathos unsurların harmanlandığı millet. Osmanlıda ikisi de mevcuttur, iç içedir. Son zamanları ise Yüce Devlet’in pathos felsefeye bulanarak geçmiştir. Ve yıkılmıştır. Sofular ve Fakıların bu husustaki kavgaları meşhurdur. Aslında ikisi de dengeden uzaklaşıp marjinalleşmiştir.

Ethos’suz pathos; pathos’suz ethos olmaz. Bir gömleğin dikişini düşünün. İçerden ve dışarıdan birbirini kavrar, iki ucu bir araya getirir.  Bir dikiş, bir örüş ortaya çıkarır.

Ethos dil; Pathos dil. Türkçe ikisini de taşır. Tapduk’un Yunus Emre’yi bir mecazla kazana koyup kırk gün kaynattıktan yani çileden çıkarttıktan sonra Yunus’a  ‘Hala dünya kokuyorsun’ deyişi, Yunus’un yaşayış olarak sırf pathos hale gelmeyişi ve bunu reddedişi, ethos satıhta da kalışı, Türkçe’nin nirengi noktasını oluşturmuştur. Yunus burada  hem dünyada yaşayışı hem de beka duyuşunu aynı ahenkte harmanlamıştır.

Y.Türk

DEĞİNİ



Françoıs Rene De Chateaurbrıand’ın Son İbn Sirac’ın Başından Geçenler’ kitabı ilginç bir kitap. En azından benim için öyle. Bir hikaye olmasına rağmen medeniyetimizin Endülüs varyantı hakkında önemli ipuçları veriyor.

Endülüs, özelde de Granada savunulması tam yapılamadan Haçlılara kaptırılan önemli İslam beldeleridir.

Granada’nın son hükümdarının ülkesini savunmadan terk edişi ve  Padul dağının tepesinden kaybettiği ülkesinin hazinli silüetini izleyişi ve annesinin hana söylediği sözün  hala hatıralarda capcanlı kalışı: Erkek gibi savunmasını bilmediğin memleket için şimdi ağla.’, deyişi.
Aslında Endülüs son zamanları bu sözde gizli.

Endülüs pathos bir devlet ve medeniyetle hayat bulmuştu. Çok bilim ve irfan adamı yetiştirmesine rağmen ethos aşamasına geçememişti. Hep pathos bir yordamla teşekkül eden mekan, bir insan ve siyaset algısı oluşturmuştu. İlim, sanat ve politika imgesel düzlemde ve tatlı duygular içinde neşet etmiş, kitabın da söylediği gibi bu da memlekette kahramanlık duygularını yok etmişti.

Olay, atalarının topraklarına gelmiş eski bir Endülüslü olan İbn Hamit’in hayal içre tefekkürleri ve eski medeniyete olan eleştirileri ile doludur. Bence İbn Hamit, aslında pathos geleneğe sırtını dayamış bir medeniyetin nasıl da kolayca yok edildiğini eserde ima etmeye çalışır.
Bilirsiniz İslam tarihinin pathos anlayışı da içeren ilk ethos devleti, Asrı Saadet’ten sonra Selçuklularda filiz vermiş, ardından Osmanlılarla da bir ağaca dönüşmüştür.

Kısacası Endülüs Medeniyeti, tüm devasa verimlerine rağmen, pathos’tan arabeske kaymış ve bu yüzden de kesilmiş bir medeniyettir. Elbette burası Vahdeti Vucud kavramının mayalandığı, fikre dönüştüğü önemli topraklardır. Sakinleri de vahdeti vücut milleti olmuşlardır. Ancak ethos eksiklikten dolayı varlıklarını sürdürememişler, yıkılmışlardır.

Aslına bakarsanız, eserde, son Siraclı İbn Hamit de ataları gibi duygusal, patetik ve pathosvari bir kişiliğe sahiptir.  Ve kaderine de İslam tarihinin Werther’i  olmak kalmıştır.


Yeprem Türk

GÖÇ



Göç, aslında başlı başına felsefi bir olay. Dünyada birçok medeniyetler ve devletler göçler sonrasında kurulmuş, nefes tazelemiştir. Türklerin Anadolu’ya göçü Anadolu’da yeni, yerleşik ve büyük bir medeniyetin ortaya çıkmasına olanak hazırlamıştır. İngiltere’den Amerika kıtasına göç edenler bugün Amerika denen kapitalist devletin temellerini atmışlardır. Büyük İskender devleti bir göç olayı devletidir.

Göç sadece kıtalar arası yer değiştirmekle de olmaz. İlim ve irfan da başka bir yere göç edebilir. Yeni bir vücut ve kimya ile de kendini yenileyebilir, hayatı ihya edebilir. Grek uygarlığının temellerini irfan ve ilimdeki göç atmıştır. İbn Rüşd, İbn Sina, Gazali, imam Maturidi bu türden göçler neticesinde huruç etmiştir.
Peygamberimizin dediği gibi medeniyetler ve ilimler için de ‘seyahatte ihya vardır’.

Son yüzyıllık süreçte ise göç kavramının yerini siyasal ve medeniyet ideolojileri almıştır. Kapitalizm, Marksizm ve İslamcılık aslında insanlarda göç kadar etki yapmıştır. Ancak birçoğu büyük bir medeniyet ortaya çıkaracak kadar güçlü olmamıştır.
Buna rağmen, toplumları tazeleyen şey, bilinen göç olgusundan ziyade yeni dünya projeleridir. Göç, irfani ve zihinsel bir temele kaymıştır.



Y.Türk