19 Mayıs 2017 Cuma

&


Nimetler asıllarından koparılsa, manası bakımından bulandırılsa bile küçük bir doğru murad ve irade tümlenmesi onu hakikatine erdirebilir. Hayatın, tarihin, insanın anlamını anasından doğmuş gibi yapabilir.Yeter ki yeryüzünde hayırlı işlerin yaraşacağı bir insan, bir toplum, bir millet,  levs ve ise karşı direnen bir toplum olsun.

Ve Şems’ten esinlenerek söylersek, elde ne kalmışsa, ne kadar bile azalmışsa, o şeyde ki kök ve temel bulunsun, onun manası hem gönül hem idrakle görülebilir, çoğalabilir. Çünkü köklü olan, güzel ve haklı olan; insana doğru gelmeye yaratılış icabı meyyaldir. 

Yani aslında, insaniyetten geriye kalan, yani yok olmakta direnen her ne ise, üstüne bir şey inşa edilecek olanda kesinlikte odur diyen, Terry Eagleton gibi de düşünülmelidir, bu. Ve doğa gereği inşaya bu kalandan, bu özden başlamalıdır.

  Çünkü bu elde kalan son şeyin eti de kemiği de insanlığın miri malıdır. Külün içindeki son közdür, bu. Biraz  zümrüdüankaya benzer. Ve insan, buradan ateş alır. Kuvvetli de yaşarsa bunu, toplumsal bir mizaca ve kültüre dönüştürebilir.

15 Temmuz Direnişi, bu açıdan, Kura’n’da geçen bir ayetten ilhamla söylersek, milletimizin su içeceği yeri gösterir.

Y.Türk




18 Mayıs 2017 Perşembe

&

Kurtuluş Savaşı ile milletimizin kazandığı nefes, sonraki yönetimler tarafından pek anlaşılmadı. Fark edildiyse bile günün öncü uygarlıkları tarafından  önü tıkandı.  Filizlenmesine izin  verilmedi. Ancak yine de bu nefesin oluşturduğu kanal, halk tarafında şifahi de olsa yaşatılmaya çalışıldı.

Bugün yaşamış olduğumuz 15 Temmuz Direnişi, bu önü kesilmiş nefesin, ilahi ilhamın devam ettirilmesi ve yeniden keşfi anlamına gelmektedir.  Ve bu durum, bizim millet olarak besleneceğimiz ve ayağa kalkabileceğimiz adresi oluşturmaktadır.

Günümüzde özellikle dillendirilmeye çalışılan, Mehmedilerin laikleştiği, dinden uzaklaştığı, artık İslam topraklarında İslam’ın bayraktarlığını yapamayacağı fikrini çürüten bir ruh halini ortaya çıkarmıştır.

Benim en büyü korkum ise, bu millete bir medeniyet ateşi olarak gelen ilhamın, hem devlet hem millet nezdinde tekrar söndürülme gayretlerinin başarıya ulaşmasıdır.

Şu tarihten itibaren denilebilir hem devlet hem millet hem aydın bu ruhun kanlı canlı haline bürünmelidir. Bu ümmetçi şemsiye altında yürümeli, oradan konuşmalı ve oradan doğmanın yollarını aramalıdır.

Çünkü bu ilhamlar ümmeti gözeten Rahmanın, topluma sunduğu nadir ziyalardandır. Işımalardandır. Gelecekte kurulacak hayata kaynaklık edecek ham maddelerdendir.

Sonuçta, 15 Temmuz Direnişi, modern bir etkinlik  değildir.  Biçim ve biçemiyle kadim kaynaklardan beslenmiş ve çağı dönüştürme niyetiyle gelmiştir. Daha başka biçimlerde de bilinebilir 15 Temmuz Direnişi, ancak o daha çok bu öz cepheden bilinmeyi hak ediyor.

Toparlarsak; milletimizin topluca, can pahasına dile getirdiği iyilik, güzellik, şeref isteğidir, Temmuz Direnişi. Bu da kabahat olmasa gerektir.



Y.Türk

14 Mayıs 2017 Pazar

&

Genel kanaate göre günümüz birinci şifahi döneme, 1000’li, 1100’lü tarihlere çok benzetilir ve ikinci şifahi dönem olarak adlandırılır. Bu dönemlerde sanatın, siyasetin ve bunlara bağlı olarak da yeni felsefe ve dünya görüşlerinin temelleri atılır.

Türkiye’nin de bu anlamda Selçukiler çağına benzemesi olağandır.
Böylesi zamanlarda insanları bir arada tutan birçok çatı zayıflar, yıkılır ve yerine yenileri kurulur.

Yani şimdiye göre konuşursak, artık ne Avrupa siyasa ve felsefe ağacının uç dalları olabilirsiniz artık ne de daha onların başka kolları.
Konular bunlardan daha başka şeylerdir. Örneğin yeni medeniyetler, yeni anlayışlar, yeni ekonomiler, yeni ticaret yolları daha ilgi çeker.
Tam da bu arada 15 Temmuz gibi; şifahi olanı, yani yalın bir dili, yalın bir felsefeyi, açık bir medeniyeti geleceğe doğru dölleyecek durumlar oluşur.
15 Temmuz Dirilişi’nin şifahiliğe yakın olması ve onun bir milletin nefesi olması bundan ileri gelir.

Aslında bu dirilişle Türkiye tam da zamanına uygun olarak; Avrupa ve diğer Batı temelli hayat algısına dirsek vurmuş ben başka zuhur ve huruç edeceğim demiştir.

Ve çakmak, çakmıştır, Türkiye’nin ruhu bu direnişle ateş almıştır. İrfanındaki sade ve iyi huylu mana, dışarı çıkmıştır.


Y.Türk

&


1)   Dünyamız şifahi bir anlamla çevrildi.  Bu durum, 15 Temmuz Direnişi ile zirveye erdi. Müslümanlar olarak tarihin başında nasıl idiysek, şimdi yine o haldeyiz. Yüz küsur yıllık kopuşlardan sonra bile, sürekli olanla sürekli olmanın temennisi içindeyiz. Ve bu süreklilikten iyilik ve huzur bulacağımızı görüyoruz.

2)   Bir Mehmedi olarak diyorum ki; her aracın, her sanatın, her siyasanın ve amaçların açıkça göründüğü bir zaman eşiğindeyiz. Dünyanın içinde ne varsa: düşünce, uygarlık, sevgi ve şiddet namına. Niyetlerinin üstündeki perde çekilmiş vaziyette. Bu sadeliğe biz millet olarak bayılıyoruz. Şifahi dönemin bu özelliğine güven duyuyoruz.


3)   Bazı ilginç patlamalar da oluyor bu dönemlerde.  Mesela IŞID, PKK, YPG gibi terör örgütlerinin tam da bu zamanlarda agresifleşmeleri; görülmemiş derecede şiddete eğilim göstermeleri, işin boyutunu caniliğe taşımaları; şifahi bir direnişin ardından gelen bu durumlarla alakalı olmalıdır. Çünkü, onlar için artık dünyada kabul ihtimalleri tükenmiştir. Ve yaşadıkları toprakların altında yatan yüksek ruh onları ister istemez dışa atacaktır.


4)      Şifahi dönemler, dünyanın yaralarından temizlendiği ve kurtlarını döktüğü zamanlardır. Bu dönemler, kökü olanların köklerini bulduğu; kökü olmayanlarınsa dünya kabuğundan silindiği zamanlardır. Tam da bu çağ, dünyanın felsefe, siyaset ve mana olarak birkaç ana başlıklara ayrılmasını beraberinde getirir. Örneğin derin tarihleri olan milletler ayrı ayrı parçalara ayrılmış bile olsa rahatlık ve huzurla yerlerine yerleşirken bazı ufak çaplı köksüz oluşumlarda büyük bir stresin ve şiddete doğru bir eğilimin gözükmesi bundan.  


Y.Türk