7 Eylül 2014 Pazar

J



Kuru bir ideal devlet deyince bir alev alıyor beni. İdeal de kime ideal? İdealizm kırbası bir kere, tarihin kanıyla dolu. İdeal’ kimsenin ideali değil artık. Halklar rahat bırakılmak istiyor. İdea’den bir ihsan falan  beklenmiyor. İdea büyülü bir şey. Gözleri perdeliyor. Realizmi ortadan kaldırıveriyor. İdealizmin büyüsünü çoğu kimse kullanmıştır. İdeal bir yana; halk bir yana. İdeal putu dikilsin ortaya yeter gibi algılanıyor. Platon da yapıyor bunu, yeri geliyor bir kumandan da. Masa başında harita ve tezlerle milletin ruhuna yön verilmeye çalışılıyor. Kara bir ideoloji ve coğrafya ülküsü uğruna hem maddi hem manevi tahammülsüzlükler oluşturuluyor. İnsanlar kurşun askerler komundan başka bir şey ifade etmiyor. Devlet, insanı, şehvetsel bir enerjiyle, kobay olarak kullandığı ucuz işçilere dönüştürüyor. Çoğu varoluşsal, kültürel, medeni unsurlar bu yapıda kendine yer bulamıyor. Başta zaten inanç damarı, bir kılıçla biçilmiş oluyor. Mesela Turan ideali. Buna rüya gibi bir rezillikti, demek daha yerinde. Aslında bu  da bir paramiliter etkiydi. Anlaşılır ki,  halk, tüm boyutlarıyla girebileceği bir mekan, anlayış yoksa dışarıda kalmayı tercih eder. Belki de gerçek devlet budur. Sivil bir devlet demek buna mümkündür. Çünkü devletin ömrü, gücü halkın ışığında yükselir. Gasset, halkın anlamadığı metinleri gereksiz görür. Genelce anlaşılmıyorsa bir devlet de halk katında ne ifade edebilir. Resmi müsamereler, soyut kurumlar ve törenler dışında. İdeal devlet tipinin böyle kuru, hayali, ocak söndüren tarafı da var. Bu durumlar da halk, kendi teamüllerine yaslı, sivil bir iç devlette yaşar. İşte bu bir devlettir. İç devlettir. Halkın içindedir, bu devlet. Sırası geldikçe, gerçekten  boy verecektir. Medeniyet devletidir diğer adı. Gerçek devlet. Son yıllarda adı paramiliterizmle Doğu’ya yazılan çoğu devlete acımak el verir, bu yüzden. İdealar, halkın elinde yükselmemiştir çünkü.

Doğu, son yüzyılı, boş idealler için harcadı gitti. Yok Arap birliği yok Türk birliği. Şii ve Sünnilik çatışması vs.  İslam birliği gibi devletler  üstü bir kuruma, yapıya   nihayet sıra geldi.  Halklar, kendi geleceklerine kendi karar veremedi.   Wilson ilkeleri ile Mehmetli Milleti çağı arası bir dönem demek daha uygun düşer bu döneme.


Adem Kalan