Zihnim ve kalbim, Horasan’ın çiçekleriyle
temiz hava üzere bir araya gelirler, zikirler içre yüzünü örerler. Gözlerin, yüzünün
dağları üstü güneş gibi doğunca sanki çağımızın ovalarına durmuş insanları
selamlar.
Gönül ve fıtrat, tabiatı gereği, erenlerle yarenliği murat eder.
O erenler ki ufkumuza doğru uçan kuşî
sözler bırakırlar.
Şimdi buradaysalar, kaderledir, aşkladır.
Kimse doğmaz gönülden gönüle yazıyla turayla, âşıklar bunu söylerler.
Yûsuf El-Hamedâni çağında aşkın ve fıkhın
iki kolundan biridir.
Kapısında erenler, aşkın masum
kuzusudurlar.
Hakikâte hep bir bilginin sırtına binip
giderler aşk üstünde geri dönerler.
İnsanın tabiattaki yeri gibi halden hale
hep seferiler.
Bilginin şelale halini severler. Aşk aşını
bilgiyle harmanlarlar.
Yalan, hep uydurmak hep uydurmak derdinde;
hakikâtse meseleyi bitirmek, bilirler.
Ömrü bir şükür neşesi olarak gördüler. Üzüntülerini
bile sevinç yazısıyla yazdılar.
Âşıkları, göğüsteki kızgın kumlara
basarlar.
Âşıkların ateşte evi var.
Bahtiyar ömürleri mum gibi yana yana
kısalır.
Y.Türk