17 Haziran 2017 Cumartesi

&

15 Temmuz Direnişi, sık sık tekrar ettiğim gibi nefestendir. Ruhu canlandıran, aydınlatan ilahi esintidendir. İhya olma isteğindendir, milletin ruhunu eylemde ve fikirde parlatma muradındandır.

**

Nefes; ruhun ve sözün hukukudur, insana selamıdır.
Alın terinin, helal hayat kaynağının temelidir. Dağılmışların kalplerini birbirine ısındıran şeydir, toplulukları millet haline getirendir.
İnsana, özünü gösteren; kardeşlerini buldurandır.
Nerede Mehmedi var, orada 15 Temmuz Direnişi ruhu vardır, dememizin sebebi bundandır.

**

Nefeste bilgi eşya halinde değildir. Nimet sıret ve suretindedir... Doğrusu ki, milletimin öğrenmesi de bilgiyi nimet mizacına eriştirmesi gibi bir şeydir.



y.türk

&



Bir önceki asrımızın politikası  sırf  CHP mantığı olarak adlandırılamaz. Eğer böyle düşünürsek, büyük çoğunluğun sessizce yaşattığı değerleri görmezsek, geçen yüzyılımız mana açısından dar ve basit olur. Biliyoruz ki CHP siyaseti, öncelikle halkı Batılı skalaya göre aydınlatmak için yola çıkmış bir azınlığın siyasetiydi. Ama kendisi bir azınlık olan CHP'nin zamanla dönüştürmek istediği ama bir türlü kayıt altına alamadığı çoğunluktan kopup azınlıkların haklarına yönelmesi ilginçtir. Bundan sonra da zaten CHP varlık olarak azınlıklarla ayakta kaldı.

Seksen yıldır çoğu kere solculara emanet edilerek yürütülen bu devlet ve millet fikri, hem ülkeyi hem de devleti tüketmeye götürdü. Aslında doksanların sonunda yükselen İslamcı hükümet, ben ümmetçi demeyi  yeğlerim, İslamcı devlet  anlayışı bu enkazı devralıp buradan yeni bir millet ve devlet fikri inşa etti. Devlet ve milletin bekasına kapı araladı.  Ve 15 Temmuz Direnişi ile de bu ihya halk tarafından kabul gördü, uğruna şehitler verildi.

Yani  15 Temmuz Direnişi’nden sonra CHP’nin azınlıkçı siyasasından, devleti ve medeniyeti taşıyacak, yeşertecek yeni bir sevadül azam siyasetine geçildi.


y.türk



14 Haziran 2017 Çarşamba

Hakkımı al benim haksızdan


MUHACERET


Rabbim
Hakkımı al benim haksızdan,
Ekmek demeden emek verdiğim
Al benim haksızdan,
Gökte hilal var, on dört aralık
Hakkımı al benim haksızdan
...



Hayata karşı naif ve kurucu bir nazar şekli var İbrahim Tenekeci’nin. Bu da şiirlerine yansıyor. Son zamanlarda fark ediyorum, Türkiye’nin durumu değiştikçe şairlerdeki nazar şekilleri de dönüşüyor. Kimi, siyasi cephelerin de etkisiyle dilini sekterleştirip sivriltirken, bazıları da İbrahim Tenekeci gibi  daha insani boyutlara taşıyor. 

İbrahim Tenekeci’nin çıkış yıllarında, duruş olarak onu en iyi anlatan şiiri ‘Mutluyum, çünkü galip gelmedim’ dizesiyle başlayan şiiriydi.  Yani yenilgi ile zafer büyüten,    ‘inna Fetahna..’ yı kalplerin fetihleri bağlamında konuşturan bir şiir anlayışı vardı Tenekeci’nin genelce.

Şimdiyse  ‘hakkım al benim haksızdan diyerek aslında ikinci aşamaya geçiyor, Tenekeci. Sanırım Türkiye’nin maruz kaldığı bitmek bilmeyen düşmanlıklar, bu hece şairini derinden etkilemiş. Mutluyum, çünkü galip gelmedim’ anlayışından ‘al hakkımı haksızdan’ aşamasına geçilmiştir, Tenekeci şiirinde. Ve bu deyiş farkı, şairde bir kırılma oluşturmuştur. Gerçi al benim hakkımı... ibaresi Süleyman'a (as) hitaben  Süleyman kıssasında geçer. Ve Mevlana bunu, Mesnevi'nin üçüncü defterinde güzelce yorumlar. 

Bundan sonraki aşamada İbrahim Tenekeci, buradan şiirine yeni bir söz alanı açabilir.  Tenekeci şiiri için yeni bir ağız aslında bu durum.  Bu dili daha da keskinleştirebilir. Çünkü, şairin bazı yeni ilhamlara açılması, şairi odun bulmuş ateşe döndürebilir.






Yeprem Türk