SÜHREVERDÎ; EL- MAKTÜL
1. Münacat
Allahım!
Şanın, kutsallığın, dergâhın, ululuğun ve mekanın yücedir.
seçtiğin ve
gönderdiğin elçilere daim olarak, insanlığın efendisi ve
mahşerdeki
şefaatçisi Hz. Muhammed Mustafa’ya özel olarak salat ü
selam
buyur. bizi ışığınla başarıya ulaşan ve kurtuluşa
erenlerden,
nimetini
hatırlayan ve ananlardan, ona şükredenlerden eyle. Bizi
yalnız
bırakma, bizi karanlıkla sınama. Işıktan dolayı değildir gölge.
...
...
Hece dergisinin Mayıs 2019 sayısında Yücel Kayıran’ın oylumlu, derin, hayli
etkileyici bir şiiri var. Yücel Kayıran, yıllar öncesinden beri takip ettiğim
bir şair. Doksan kuşağının önde gelenlerindendir. Ve dünya felsefe birikimini şiire yediren
belki de en önemli şairlerimizdendir. Geçen sene Efsus’a Yolculuk adlı nehir şiirini okumuştum. Bu kitapta benliğin
kültüre, devlete, tarihe hatta Tanrı’ya karşı olan acayip kırgınlığına şahit
olmuştum.
Yücel
Kayıran, daim kırgınlık taşıyan bir şair. Eski bilgeler, eski âşıklar, şairler
gibi. Hallac gibi, Sühreverdi gibi. Ve bu kırgınlık, kullandığı sembollerden,
imgelerden tutun şiirin eklerine kadar sirayet etmiştir. Kırgın şairler, idi
kipini çok kullanırlar. Yerli ve yabancı tüm şairlerde bu tutum ortaktır.
Yücel
Kayıran’ın kırgınlığı geçmez, silinmez bir şeydir. Ancak Kayıran, Sühreverdî,
El- Maktül şiirinde kırgınlığını erenlerin mecraına taşımış.
Ve
bu şiir, büyük bir amentü şiiridir. Açıkça söylemek gerekirse şiirimizi de heyecanlandırmıştır.
Yücel
Kayıran’ın önceki şiirleri sadece felsefî bir şiirdi. Sühreverdî El- Maktül ise
tasavvufî felsefe şiiridir. Ve bu şiirde Asya tasavvufu yukardan ve Endülüs
tasavvufu aşağıdan gelip iki ırmak gibi birleşmiştir.
Yunus’unki
yayla tasavvufudur, alabildiğine berraktır. Arabî’ninki biraz deniz, okyanus
tasavvufu ve bu denizin diğer kıyısında da Yunanlı bilgeler vardır. Ağır ve
dalgalıdır. Şiirde bu bahsettiğim bütünlüğün dünyası ve dili hakim.
Yeprem Türk