![]() |
Cevdet Karal |
Eğilmiş
kuluyla tanrı, kendine secde ediyordu.
Bu iki dizeyi Cevdet
Karal ‘ın Bir
Gece adlı şiirinden
aldım. Pagan bir şairden alıntıladığımı söylesem de gerçi
bir şey değişmezdi. Ne de olsa pagan bir kültür mekanizmasının
ürettiği bir zihniyet içinde nefes alıyoruz. Ki Budist Tagore
‘de bile yoktur bu türden dizeler. Buna modern mistizm mi demeli
yoksa hümanizma mı? Veya Ahmet Haşim’le başlayan iliksiz
lirizmin* gerçek yüzünü göstermesi mi? Bilmiyorum. Haşim’in
kof lirizmi Karal’la bitti demektir en güzeli ama. Hepsini de
birlik düşünebiliriz sonuçta. Bizim klasik mistizmdeki
değerlere uymadığı ortada bu tür şeylerin. Yani Tanrı’yı,
eski veya yeni Yunan düşünce pratiğindeki gibi insan suretinde
düşünmenin. Tanrı’yı ademin uzuvları ile donatmanın sonra.
Bu durumu Anton
Çehov, bir eserinde değerlendirmişti. Yeni ortodoks Rus
neslinin Tanrı’yla arkadaşları gibi konuştuklarını
söyleyerek antropoformoz şeklinde yorumlamıştı. Biz de öyle
ifade edeceğiz. Çünkü bu, gerçekten bir antropoformoz
olayıdır. Nihayetinde genç jenerasyon‘Tanrım otur da gazoz
içelim’ gibi dizelerle, Tanrıyla aynı masaya oturma niyetinde.
![]() |
Anton Çehov |
Şiirin
ameli zayıflığından ileri gelir, bunlar. Çocuk muhayyilesine
ait bir tablo da sayılmaz Karal'ın
mısraları,
masum değil. Tanrıya fırlatılan mızraklar var ortada. Doğrusu
Türk şiiri ne kazandıysa şu ana kadar, bildiği, yaşadığı
şeyleri söyleyerek kazandı. Bu pratiklik Karal'da
neredeyse yok. Şiirin ameli de hayattan kalkış yapmasıdır,
aslında. İnsanın, toplumun değerleriyle konuşabilmesidir. Ki
amel, şairi, şiirin kabı kacağı ve içine koyduğu şey
arasında mutabakata varmaya zorlar. Katran denilen şeyin, en
azından kutsal kaseye konulmayacağını da gösterir.
- Lirizmin iliği(medeniyet) o yıllarda Yahya Kemal’deydi.Yeprem Türk