Türkiye,
öncelikle bir gönül coğrafyası. Sanat toprağı. Akabinde bilim ve felsefe işi. Ömrümüz
kısa yaşta ama yüzümüz uzun yaşta. Muhammedî cemâl üstünde. Özleyip de kaldığım
bu yerden hiç gitmesem diyorum. Krallar yoktur, ilahî menbalı kurallar vardır.
Salâtlar, topraklar, besinler, çayırlar, dağlar, renkler, mekânlar ve gönüller
nasıl da beraberler. Dil, hep vezin der, eylem der. Hayat bütünlük ister.
Boyumuzdan büyük çağırır, boyumuzdan büyük seviniriz. Dünyada hep bir Türkiye
çekimi vardır. Gönlün ürediği, saflığın türediği yerdir. Yüreğin hep bedenden
büyük olduğu, yaşadığı, donandığı yer. Allah’ın nuru doyurur ekinlerimizi,
bitkilerimizi. Türkiye cedlerimizin izi, gafletten uyanmamız için dürten ata
dizi. Ülkümüzün ülkesidir Türkiye. Maddenin mânâ ile gezişi. İç gezi dış gezi, nasıl da adımları birbirine
bitiştirip dikmiş Ulu Terzi?
Yerimizi
ülkemizin içine koyan Allah’a şükür olsun.
İmamlar
meydanı. Âşıklar ayvanı. Dünyayı yönetmiş bilge önderlerin çatısı.
Yarenliklerimiz
duru arı, ahirete kadar gider tatları.
Bedeni
güzel işlerde kullanmak, etin kemiğin akan pınarı.
Mahyalarla
göğe Allah Muhammed yazmak, ülkemizin sünneti.
Benden
sonra da ocağı Peygamberane tüttür demesi, babanın oğula hutbesi.
Helalindendir
kelimesi
İlmi
Arazisi
Göğü
İneği
Sütü
Nikâhlısının
yanağına kondurduğu öpücüğü.
Tek
cümleyle anlat deseler bu peygamber kavlinin toprağını:
Türkiye daha çok cennet ehlinin vatanı.
Y. Türk