Önceleri çok sevilen Türkiye şimdi niye sevilmez? Birçok dünya liderinin
doksan yıllık cumhuriyet boyunca muhabbet duydukları bir ülkeye artık kin
duymaya başlamaları acaba neden? Dün aramızda varlıklarını tastamam bu
muhabbete borçlu olanların bugün bu dayanaklarını kaybettikçe Türkiye
düşmanlığına varan bir üslup kazanmalarındaki asli sebep nedir? Kuşkusuz tüm bu
soruların cevapları vardır, olmalıdır. Ve bunlar önemlidir. Ancak daha mühimi ilk
iki soruya soğukkanlı bir yanıt gelirken son soruya verilecek cevabın son
yüzyılın bu topraklara bıraktığı trajediyle içli dışlı olmasıdır.
Söylemeliyim, Türkiye önceleri çok şeye gebeydi. On yıl
öncesine kadar da bu özelliğini sürdürüyordu. Yani Türkiye iki binli yıllara
kadar hem sömürgeci liderler hem de onların yerli işbirlikçileri açısından
imkanlar ve mümkünler ülkesi olmaya açık bir ülkeydi. Üstünde bürokratik şekilde de olsa bu
toprakların bin küsur
yıldır güttüğü ülküye karşı birçok farklı amacı
bünyesinde barındırabiliyordu. Türkiye’nin doğduğu rahimle daha fazlaca oynansaydı sömürge tezgahındaki bu ülkeden birçok malzeme çıkabilirdi.
Vesayet, kavmiyetçilik, sekülerizm vs. Yani bu ülke aslan da doğurabilirdi
onlar açısından sansar, tilki de. Son on
yıllık zaman dilimi Türkiye’yi sadece birine kapı
aralayan bir rahim haline getirdi. Bunun
sonucunda da bazılarının istediği tercihlerin
doğmasının mümkünü bitti. Türkiye’ye
karşı gelişen yabani kin ve sevgisizlik bununla alakalı olmalıdır.
Son sorunun cevabına gelirsek: Eski Türkiye’yi eleştirenler önceleri tek
başlık altında cumhuriyet eleştirmenleri
şeklinde ele alınırlarken şimdi onlar ikiye ayrıldı. Birincisi, yok etmek için
eleştirenler İkincisi de ihya etmek için eleştirenler. Cumhuriyet eleştirisi altında bir
araya gelenlerin bugün birbirlerine karşı da mücadele vermek durumunda
kalmaları bundandır. Ve bu amaç farkıyla ki cumhuriyet eleştirmenlerinden
bir kısmı eleştirilerini safi
bir halde sırf Türkiye ve ülke halkına yöneltenlerin safında
kaldı. Bu durum gerçekten cumhuriyeti yok etmek isteyencilerin daha başka açık
hedeflerinin ortaya çıkmasını sağladı. Doğrusu bu eleştiri, onları bir yere de
götürmedi. Dış güçlerin mihrakları ve maşaları durumuna soktu. Yani onlar, Türkiye dışına
itilmekle ve milletin ötesine düşmekle kalakaldılar.
Velhasıl Türkiye’nin son yılı temeller savaşıyla geçti. Ve Türkiye
yerli bir köke yaslanmayı seçti. Ve bu
minvalde devletler nezdinde nefretler gelişti, birçok ideoloji nazarında ise
yollar Türkiye ile ayrıldı.
Adem Kalan