7 Ocak 2015 Çarşamba

değini



Said Yavuz’un İtibar dergisinde yayımladığı şiirdeki şu iki dize Kuruluş dergisi felsefesinde. O günlerde bir şiirden büyük devletler kurulurdu/ Küçük beylikleri ortak bir mefkurede buluşturan. Çok somut ve hayati iki mısraıdır, bunlar. Küçük beylikler dediği şey cumhuriyetlerdir aslında. Modern beylikler yani. İtibar dergisini bu haliyle cesur gördüm. Açıkçası İtibar yeni yıla daha gerçekçi şiirlerle de girmiş. Hem uzağı hem yakını aynı anda görenler şiirler bunlar. Hem de cüsseliler. Ama asıl can alıcı cümleler Berat Demirci’nin Bence’in Osmanlıcası adlı yazısında geçer. ...kişilikle ulus inşa etmek gibi bir modelin, Fransız İhtilali’ne benzemediğini anlamak bize düşmeliydi..vs. Berat Demirci Kuruluş dergisi okumadığından böyle söylüyor, sanırım.  Bu toprakların insanları Mehmet kişiliğinde mayalandı, mayalanmaya devam ediyor. Kişilik önemli bir vurgu çünkü. Örneğin Anadolu milleti dar çerçevede oluruz ama asıl noktada eksik durur bu. Biz, insanımıza ve milletimize yer yön isimleri vermeyi İslam ile şereflenince bitirdik. Irak veya Suriye, Irak ve Suriye’de yaşayanların ortak kişiliklerini yansıtmaz. Yer isimleri olarak vardır. Ve millet fikri de buralarda ziyadesiyle oluşmamıştır. Gerçekler bunu bize gösterir. Kişilikle millet oluşturma anlayışı Horasan’ın yani Doğu’nun Fransız İhtilali’ne karşı yaptığı karşı bir devrimdir. 

 

Salih Can

6 Ocak 2015 Salı

Fitne Çerçisi

Bugün devlet güçlenmiştir, bundan halkım adına endişe duyuyorum’* der bir şair. Gerçekten güçlendi devlet, ne ederiz ola. Yıksak mı yerle bir etsek mi acep devletimizi? Hem Batı dünyasının hem de bu şairin kalbi soğur.  Ben ömrümde bundan daha şizofrenik  bir laf duymadım. Bölücülükte bir zirveyi temsil eder. Aslında bu cümleyi sahibinin boynuna dolayıp maşeri vicdana göndermek lazım.  Bu toprakların ruhuna aykırılıkta ancak bu kadar olunur yani. Eminim bu devletin halkı da onun adına endişe duyuyordur. Halk da biliyor ki güçlü diyerek endişe duyduğun devlet, ne Alman’ın ne İsrail’indir. Halkın kendisine aittir.  Halk ile devlet karşıttır gibi şeyler, tam bir paramiliter mantıktır. Amerika aklı. Düşünelim; Peygamber devleti karşısında peygamber halkı. Ne kadar uygunsuz bir misyon. Biz bir kere Mehmetli milleti ve  Mehmetli halkıyız. Devletimiz de Mehmetlilerin devletidir. Kültürümüz Mehmetli kültürü, medeniyetimiz Mehmetli medeniyetidir. Bunlar arasında belli mesafelerde farklılıklar olur ama karşı karşıya gelecek denli kılıç kaldırmalar yoktur. Biz bu bütünlükten hal olayı nedeniyle koptuk. Bu bütünlüğün ne demek olduğunu şu an anlayamıyoruz. Bugün tekrar bu vahdetin arefesindeyiz. Devlet, kültür, medeniyet gibi kavramlar yeniden halk tarafından tek kalem ihya ediliyor. Halkı kışkırtan bu tür şairlere rağmen, halk devletine sahip çıkıyor. Çünkü halk, devlet yıkılınca kabağın kendi ve din-i mübinin başına patlayacağını biliyor. Günümüzün şairi hedonist bir muhaliflik ve popülistlik kıskacındadır. Allah hidayet versin ne diyeyim.  Amerikan muhalifi de değil üstelik. Kendi kavram ve geleneklerinin muhalifi. Devletçiliği ve gelenekçiliği halk, kendi el yordamıyla tesis etmeye çalışıyor. Son yüzyıllık tarihte entelektüeller fitne tohumu ekerken  ilk kez halk, devletçilik; devlet de halkçılık yapmıştır. Bizim devlet ve halk ilişkisi aslında gelenekte bu tavır üzere durur. Devlet, halkın kendi eliyle inşa ettiği gemisidir. Sağlam halka sağlam gemi. Biz Kuruluş dergisi olarak bir buçuk yıl önce Devletçi Kuşak adlı metni yazdığımızda bu gemi sağlamlaştırılıyordu. Günaydın olsun.  

*Hakan Arslanbenzer.


Adem Kalan 

4 Ocak 2015 Pazar

Ömer Yalçınova


AYRILIĞIN 1. YILÖNÜMÜ


Bu yıl uyumalısın çam çiçeğim hüthütüm çemenim

Seninle boş yere dişlerimiz  kırık vazo gibi

Çizdiğim çemberin dışında

Her vakit çamurdan budaktan varestesin

Bu yıl kendine güzel bir çanta beğenmelisin

Çam kokulu dudaklarına ruj

Benim olan serçe parmağına altın bir  yüzük

Ve benim olmayan endişelerle yeni dünyanda

Gözlerini açar yummazsın güzelim

...                                                                              

                                            (Türk Şiiri  2006 Yıllığı, Büyük Harf Yayınları)


Şiirin sonrası işaret ettiğim yıllıktan okunabilir.  Ömer Yalçınova’nın ilk şiirlerinden sayılır, Ayrılığın 1. Yıldönümü.  Dil bakımından temiz ve cins bir şiir. Zaten Maraşlıların sanat geninde bu var.  Hem sadelik hem özgünlük. Bireysellikle özgünlük göz aldatabilir belki. Mesela  bu şiirin habis olduğu düşünülebilir ama değil. Bir akım içinde yer almaması da şiirin, buna neden olmaz. Şiir bana bizden Ergin Günçe’yi hatırlattı. Yabancılardansa İsveç Şair Edith Södergan kırgınlığını ve inceliğini.  Temeli sağlam şiirin. Her vakit çamurdan budaktan varestesin, dizesi yerine örneğin Kurtuluş savaşının kaşındaki çiçek, mısraını pekala koyabilirsiniz. Yani şiirin yapısının, tema zenginliğine elverişliliği ve Türkçeyi koluna dolaması, istediği gibi kullanması bakımından imkanı çok geniş. Açık hareket ediyor. Gerçi şiirlerini kitaplaştırdığında Ömer Yaçınova, şairin şiirleri üzerine daha net konuşacağız. Şairin geciktirmeden şiirlerini kitaplaştırmasını umarız. 


Salih Can