1 Kasım ‘Üçüncü Altın Çağ’ın başlangıcıdır..
İbrahim Karagül, Yenişafak, 04:00 Kasım 09, 2015 tarihli yazısında, '1 Kasım ‘Üçüncü Altın Çağ’ın başlangıcıdır...' demiş. Bu üçüncü çağ meselesi hem şiir hem metin olarak ilk kez Kuruluş Dergisi'nin yanlış hatırlamıyorsam geçen sene üç veya dördüncü sayılarında Yeprem Türk tarafından konuşulmuştur. Bu kavram bir Kuruluş dergisi kavramıdır.
ŞİİR,
KARŞILIK
Şiirinizin ve Türk şiirinin gündemini
siyasi ve toplumsal gelişmeler ne kertede etkiliyor? Sizce şiir, hâlâ iç ve dış
dünyamızı değiştirmeye talip midir? 2013 şiirimiz açısından nasıl geçti?
Birinci
ve ikinci soru şiirin meydana gelmesindeki başlıca sebeplerdir aslında. Böyle
iki güzel sebebi yoksa o şiire acımalı bence. Bir gerekçe ya da bir dayanak
noktası arar her şiir. Özüyle de kavliyle de böyle nedenlerle nikah yapmaya
ihtiyaç duyar. Yoksa eksik olup gelir o söz. Sırf güzellik hoşluk olsun, kulak
doldursun diyerek inşa edilen söz bile bizim adımıza yapılmışsa, böylesi iki
derin sebeple aşılanmak zorundadır. Bu şekilde yapmak en azından şiiri şiirde
bırakmıyor. Mesela şiirde bir şey anlamak insana daha başka şeyleri de net
kavratıyor. Anne baba, kardeş, arkadaş, millet gibi kelimelerin size bakan
tarafları kabuk değiştiriyor adeta.
Genel olarak insanlığın çekirdeğine ulaşıyorsunuz belki de. Mesela şimdi size iki dize: Versen üçüncü bülbül üçüncü gül çağını
bana/ Konuşmaz mıyım İslam’ın son dilini halkıma…İki dizenin altına not edilecek şerh ya da çağrışımlar
şunlardır.
Selçuklu
ve Osmanlı şiiri, tarihte araya Batı zihniyeti girmeden yan yana gelmiş
yapılardır. Hatta genelde kurumlar ve
yazın ilgisi bakımından arada kopuksuz bir sürerlilik vardır. Biz bu iki
yapılanmaya en azından siyaset ve şiir tarihimiz bakımından birinci kısım
diyebiliriz. Özünde tek tiptir.
Bir
önceki anlayış bir sonraki anlayışı, bir sonraki de bir öncekini reddetmemiştir.
Yani birbirlerine kenetleyebileceğimiz parçalar, ayırt edebileceklerimizden
çoktur bu dönemlerde. Ve burası birinci bülbül çağıdır. Oysa cumhuriyet
şiirinde böyle bir durum yoktur, olmaz da sanırım. Çünkü cumhuriyet şiirinin
bünyesini Avrupacılık, Amerikancılık kuşatmıştır. Aslında naylon bir bülbül
algısı taşıması cumhuriyetin ya da yakın tarihimizin bundandır. Cumhuriyetin
bülbülüne inanılmamışsa aynı
sebeptendir. Çünkü ruhun genel olarak anlamı bu çağda değişiyor. Örneğin insanla Tanrı arasındaki ilişki de bu
dönemde evrensel bir dönüşüm yaşar. Ruhun,
ruh olarak maddeye yahut nesneye yaklaştırılmadan anlaşılması
zorlaşmıştır. Aydınlanma çağından sonra, Tanrı ile insan arasındaki ilişki (bilim) metre ile ölçülmeye çalışılır. Ruh, bir demir kırıntısı kadar soğuk ve aynı
zamanda nesnelliği çağrıştıran Tanrı
Parçacığı şekline varır neredeyse.
Cumhuriyet şiirinin inşa ettiği aşk tipinin ruhu bu Tanrı Parçacığına
yaslandığı için bu dönemin bülbülü de bu kertede neşv ü nemasız olmuştur.
Buradaki bülbül ise bülbül 2’dir. Cumhuriyet tarihinin bitimiyle başlayacak
olan geleneksel bülbül zihniyeti ise bülbül 3’ tür. Ama bunu açıklamak burada
yersiz olur...
Devamı ...Yeprem Türk'ün Devlet Şiiri adlı kitabındadır.
Salih Can