14 Temmuz 2018 Cumartesi

&


Örneğin turizm ve kültür bakanı, kültürden anlamasa, onu bir şirket zihniyetiyle işletse ne olur? Hiçbir şey. Çünkü ülkemin insanları, hiçbir çağda kültürü bakanlardan öğrenmedi. Zaten nefes alan bin küsur yıllık derin bir kültürümüz var.  İnsanımızın kalbinde, ruhunda ve yaşamında bu, aynel yakin yer alıyor.  Yunus, Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Fuat Sezgin ve Nurettin Topçu gibi devasa kültür külliyatları bırakan adamlarımız var.

Milli eğitim bakanı, milli eğitimi, pozitivist damara koysa ne olur?
Belki PKK’nın aydınlar bildirisine imza atan 150 bin aydınımız daha olur. Ama sonunda yine de hiçbir şey olmaz. Şiirin ilmi Yunus’tan, Şeyh Galip’ten, Akif’ten, Sezai Karakoç’tan. Mimarinin ilmi Mimar Sinan’dan, Siyasetin ilmi Nizam-ı Mülk’ten, Osman Gazi’den vs. akıp gelir.

Kadim inancımızdır. Yapay ırmaklar düzelir. Bu topraklarda eğriltilmeye çalışılan ne varsa, yeri gelir yatağını bulur. Akıl ve bilim, dinin iki çocuğu olur.


Y.Türk


&


Metafizik neden önemli?

Birinci metafizik, bizim bilgi ve teknik edinme kaynaklarımızdan biridir.
Aslında Socrates öncesi Grek filozofları da bilgiyi hep bu kaynaktan beslenerek inşa ettiler. Ve kült bir antik dönem oluşturdular.
Socrates sonrası ise Batı’da yine metafizik temelli, kritikler, teknikler ve görüş edinme yolları ortaya çıktı.

Bizim bu yüzyılın başlarından itibaren Batı’ya gitmiş ve eli yüzü düzgün fikirler serdetmiş Yahya Kemal ve Nurettin Topçu gibi entelektüellerimiz, kendilerini onlarla beslemiş ve onlarla yarenlik etmişlerdir.

Aslında bu okumalardan edindiğim tecrübe şudur: Batı iki yüzyıldır, bizim ilme bakış açımızı değiştirmeye çalışıyor. Çünkü bu temel, kendine has büyük ilim adamları, büyük devletler ortaya çıkarıyor.

     A.    S. Exupery, Küçük Prens adlı eserinde aslında  bizim için Avrupa’nın ilme bakış açısını özetlemiş:  Bu asteroit teleskopta sadece bir kez, o da 1909 senesinde bir Türk tarafından görülmüş. Gök bilimci bunun üzerine Uluslar arası Gökbilim Kongresi’nde büyük bir sunum yapmış. Fakat kıyafeti yüzünden hiç kimse ona inanmamış. Büyükler böyledir.
Neyse ki bir Türk diktatör Astreoit B-612’nin şerefine, halkını ölüm cezası zoruyla Avrupalılar gibi giyinmeye mecbur etmiş. Derken, çok şık bir kıyafete bürünen gökbilimci 1920’de sunumunu yapmış. Bu sefer herkes onunla hemfikir olmuş’.


Yani bir şekilcilik uğruna kadim öğrenme yöntemlerini diriltmeden, ihya etmeden, bilgi edinme şeklimizin özü terk edilemez.


Y.Türk

&


Bir yazısında (13 Temmuz 2018, Yenişafak) Yusuf Kaplan,  yeni şekillenen milli eğitim anlayışı üzerine dikkat çekti. Milli eğitimin pozitivist bir temel üzerine inşa edilmesinden duyduğu korkuyu dile getirdi. Socrates bağlamında konuyu açıkladı. Metafiziği kesbetmemiş bir kişinin başarılı bir eğitim ve öğretim hayatının olmayacağını dile getirdi.

Gerçi yüzyıl önce de böyle olmuştu. Kurtuluş Savaşı’nı kazanan halka oldukça farklı bir ruhta eğitim anlayışı dayatılmıştı.

Şimdi 15 Temmuz Direnişi sonrası benzerini yaşama ihtimali çok yüksek.

Medeniyet ve ulvi değerlerimiz, ancak direnişler de kurtuluş savaşlarında işe yarıyor. Bu irfanı diğer alanlara yaymamaya gelince, iş değişiyor.

Maalesef, büyük direnişler ve savaşlar kazanan ruh, sonraki dönemlerde itibardan düşüyor.

Oysa bu ruhtan belirmeyen, ortaya çıkmayan bilgi ve anlayış pek de işe yaramıyor. İnsanımız geleceğe taşıyamıyor.


Y.Türk