Kudüs bizim ezeli ve
ebedi davamızdır. Ne daha önceki dönemlerimizde ne Selçuklu ne de Osmanlı devirlerinde bu dava
kesintiye uğramıştır. Türkiye de bu davaya katılabildiği kadar dahil olmuştur. Ancak
bu yüzyıllık süreçte Kudüs konusunda etkili bir duruş ya da eylem ortaya
çıkmamıştır. Siyonizmin, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla başlayan Kudüs işgali
artarak devam ediyor. Ve bugün Kudüs, Sezai Karakoç’un bakış açısıyla söylersek
insanlığın ortak şehri olmaktan çıkmaya doğru gidiyor.
Kudüs, metafizik bir şehirdir. Bir yönüyle gökte yapılıp yere indirilmiş gibidir. İnsan yapılırken bir şehir
de şehir yapılıyorsa bu durumun en yetkin örneği Kudüs olmuştur. İnsanı
kavrama, hissettirme ve içinde yaşatma yönünden Kudüs, doğuştan yetenekli bir
şehirdir. ...Musa’dan İsa’ya, İsa’dan
Hametül Enbiya’ya devrederek gelmiştir. Kudüs, işte bu devirin, son devirin, son ve ebedi durağın yani İslam’ın şehridir.
Kur’an’ın şehridir.
Anlayışımıza göre Mekke, Medine ve Kudüs; yeryüzünce eda edilen üç ulu rekat
gibidir. Dünyanın üç büyük secdesidir. Ve Kudüs aziz bir secde olarak, asla
Yahudi postallarına açık bırakılamaz. Çünkü bu bir secde davasıdır.
***
Din yorgunu değiliz.
Kudüs yorgunu değiliz.
Secde yorgunu değiliz.
Bilhassa bunların her daim
tazesiyiz, ışkınıyız.
***
Kudüs konusunda çok
çetin ve yüksek bir problemle karşı karşıyayız. Ancak bilelim ki inancı sağlam ve
bir olan Müslümanlar için bu yükseklik pek de aşılması zor bir engel sayılmaz.
Y.Türk