3 Mart 2018 Cumartesi

SÖMÜRGE DURUMLARI


Benim büyük korkum, 15 Temmuz Direnişi’nin ülkemize getirdiği büyük ruh ikliminin geri alınması tehlikesiydi. Bu tehlike,  görüyorum ki devlet kurumlarından tutun edebiyat dergilerine kadar beslenmek isteniyor. Aslında halkımız bir kez daha kahramanlığından ve ferasetinden ötürü cezalandırılmaya çalışılıyor. İlginçtir ki orta dereceli ve yüksek okullarda 15 Temmuz ruhu, mana bakımından gerektiği gibi anlatılamadı. Bir felsefe içinde verilmedi. Şahit oluyorum, hem üniversitelerde hem diğer okullarda bu ruh, öğrencilerden saklanıyor. Bu ruhun onlarla buluşmasına engel olunuyor. Sokaklarda toplumla birlik yeşeren 15 Temmuz’un kutlu ışığı yine halkla nefes almaya, büyümeye çalışıyor. Kurumlarsa bu hususta umarsız davranıyor. 

Edebiyat dergilerinde de durum farklı değil. Örneğin bazı dergiler halkın kanıyla canıyla var ettiği bu direnişe gereken saygıyı zamanında göstermedi. Sonradan  garip bir borçluluk duygusuyla durumu vaziyet ettiler ama biz halk olarak bunu unutmadık. Yakın bir zamanda ise Hece Dergisi, 15 Temmuz Direnişi’ne nispet yaparcasına, onun manevi mirasını yaralamak pahasına bebek katili bir teröristi, sıfır bir edebi yetenekle  haksız bir konuma yükseltti.

Bugün bakıyorum da bu tür dergiler geçmiş olarak kendilerini Büyük Doğu'ya, Diriliş’e bağlıyorlar. Bu, büyük bir hatadır. Büyük Doğu’nun ve Diriliş’in hakkını yemek onları töhmet altında bırakmak demektir. Ne Yediiklim ne Hece bu çizgiye dahildir. Onları bu dergilerin mirası olarak görmek yanlıştır. Bunlar olsa olsa 15 Temmuz Direnişi öncesi döneme ait ufak çaplı sömürge dergileridir. 

Y.T.

YAZIN


Tanrı doldurmuyor çıkınımızı
Kalmadı yazının salatı

Şimdi tüm insanlığın kağıtları
Kalemi Yahya peygamber gibi özleyen kara parçaları

İşte büyük bilginin konuşması:
Söz ağızda bir melek çığırtması

Nasıl ne tipleriz ki şimdi
Allah bizden alıp dünyaya fırlatmaz sesi

Üzülmem kapansa da kelimeler çağı
Çünkü seri üretim yapan ağzın malı
Meyve vermiyor artık sesin dalı


y.t.

27 Şubat 2018 Salı

KURULUŞ DERGİSİ SAYI 26

Dergiler; dilin, sözün, sanatın, fikrin büyüdüğü evler, ocaklardır. Ve her çağ, kendi dilini yine kendi dergilerinde konuşur. Zamana göre farklılaşan dergi isimleri ve formatları da aslında farklılaşan çağın gereğidir. Sanat ve fikirde de her şey gibi, su akar yolunu bulur sonuçta. Yani yeni dergiler doğar eski dergiler yaşlanır da.  Bazı dergiler, Dehr’in helakına uğramasını ve zamanının geçmesini yaşarken; yine aynı dehr yeni dergilere kan verir, can olur.

Gerçi dergi çıkarmak matbuat noktasında kolaylaştı. Ne var ki, aynı kolaylığın şiir yazma açısından düşünenler de var. Bize göreyse, dergi yayımı noktasında gelişen teknolojik imkanların şiir sanatına pek katkısı yok. Çünkü şiir üretmek bin yıl önce ne ise şimdi de odur. Bu nedenle aşağıdaki açıklamayı yazmak zorunda kaldık.

Aslında bu sene, pek fazla şiir bulamadık, dergilerde. Şiir diye yazılanların çoğu çocuksu sayıklamalar ve sonsuz tekrarlamalar. Başkalarından tevarüs edilmiş, sonsuzca yinelemesi yapılabilecek gereksiz şeyler. Çoğunun ne şair açısından ne dil ne de şiir sanatı zaviyesinden pek kıymeti yok. Bunların da dolayısıyla bir yıllığa alınma değeri taşımadığına karar verdik. Çünkü biliyoruz ki şiir sanatı bambaşka bir şeydir. İçinden gerçekten şiir akan ile bazı ufak numaralar sayesinde şiir kotarını aynı kefeye koyamazdık. Tersini yapsaydık da şiir sanatı adına vebale girecektik. Örneğin İsmet Özel, genç yaşlarında, askerlik yaparken, şiir yazmaya vakit bulmak için sağlam bir dişini çektirmek zorunda kalmıştı. Yani şiir meselesi biraz da böyle bir şeydir. O yüzden bu yıllıkta fazla şair ve şiir bulamayacaksınız.


Kuruluş Dergisi