Bugün İttihad-ı
İslam mantığını savunanların sahiciliklerini sorgulamalı. Görüyoruz ki, İttihad-ı
İslam, sadece İslamcı entelektüellerin hinliklerini ve tuzaklarını gizlemek
için kullandığı bir ibareye, bir şemsiyeye indirgenmiş.
İttihad-ı İslam istenci, neredeyse mezhepsizliğe gelmiş
gibi. En azından Türkiye’deki İslamcı entelektüellerin elinde bu derece eğilip
bükülmüş yani. Mesela bazı İslamcılara göre, Türkiye’nin imkanlarını
azalttığınız takdirde İslamcılık ilerlemiş olacaktır.
Ergün Yıldırım, yakın tarihli, Yenişafak’taki (18
Haziran 2017) bir yazısında İttihad-ı İslam adı altında Kürd dinamizminden
bahsediyor. Hatta mevcut devletlerin,
İttihad-ı İslam noktasında verimli olmayacaklarını ve yeni yapılanmalara
kapı aralanması gerektiğini falan belirtiyor. Bence Ergün Yıldırım, açıkça
söylememiş niyetini ama Osmanlının içinden çıkan 32 devleti 33’e çıkartma
amacını metninin içine yarı açık yarı kapalı halde yerleştirmiş. Daha önce Ali
Bayramoğlu da aynı gazetede ‘Gelecek yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır’
demişti. Yani meselenin İttihad-ı İslam mı yoksa 33. Beyliğe kapı aralama mı,
olduğu anlaşılıyor. Aslında denmek isteniyor ki, güya Türkler seküler oldular,
laikleştiler, İslam’dan da uzaklaştılar artık Türkler İslam’ın bayraktarlığını
yapamazlar. İslam’ın bayraktarlığını başkaları yapacaklar. Oysa ne tek
başına Çerkezler ne tek başına Kürtler ne de başkaları böyle bir şeye
yeltenecekler. İslam’ın bayraktarlığı, yine hep beraber yapılacaktır. İttihad-ı
İslam, ehl-i sünnet vel cemaat olarak başarılacaktır. Ve İttihadı İslam’ın
başlangıç noktasını, nüvesini 15 Temmuz
Direnişi dinamizmi oluşturacaktır.
y.türk