26 Nisan 2017 Çarşamba

&



15 Temmuz Direnişi, toplumsal bir ilhamdı. Eskilerin dediği gibi, sözde mananın manada sözün kalmadığı bir zamanda doğdu. Topraklarımıza intikal etmiş yüzlerce ideolojilerin, insanlarımızı babil halkına çevirdiği bir anda geldi. Yüzlerce farklı dili, tek bir dile çevirdi. Bu 15 Temmuz direnişiydi.
Dediğim gibi bu açıdan ulu bir ilhamdı. Güvenliydi. Emindi. Ruhumuzu da tatlı bir esinti altında bıraktı. Şair de bundan payını almalıydı.
Bu nedenle şiirimde dedim ki :
Dedi diye düşünüyorum Şekspir’i ilham saatinde
Zaman akıp gitmeyip şurda aslan gibi yatsa
Hakiki ilhamlar, şairi kendisine bağlar. Ona ruh katar. Şair, ondan kopmak istemez. Yıllar öncesini şahsi bir ilham karşısında da olsa Şems söylemiştir.
Ey rüzgar! Daha yavaş es, çünkü güzel kokuyorsun.

Ki 15 Temmuz Bedir’den, Mekke sokaklarından, Medine’den kokular getirdi. Buna bir inançlı bir şairin kayıtsız kalması imkansızdı.


Y.Türk

SOL ŞİİR ÜZERİNE GÜNCELLEMELER


Ey 2816, büyük dünya mumu
Bizi, ailemizi, sevdiklerimizi koru
Paraları ateşle
Sağ ol

               (özgür Görekçi)

1.    Sol şiir, bilinç akışını merkeze almış gözüküyor. Bir ara, başını kaldırdıkça oldukça topluma konuşan sol şiir şimdi cemiyetten çok uzaklarda.
2.    Sol şiirlerde, bir şey bir türlü tamamlanamıyor. Hep yarım bırakılmışlık duygusu hakim oluyor. Şiirin özü fragmanlarla anlatılmaya çalışılıyor.
3.    Tarantino filmlerinin sol şiire etkisi çok fazla.
4.    Ruhla sol şiirin ezelden gelen bir düşmanlığı var. Sol şiir, topluma huzur, aydınlık dağıtmak istese bile bunu, ruha anlatarak değil, doğa unsurlarıyla sağlamaya çalışır. Vahdet-i Vücut’u, Stoacı bir yerden konuşturur.
5.    Sınırsız reddiye sınırsız muhaliflik var. Bu da  reddiyenin ve muhalifliğin anlamını öldürüyor. Patolojik bir hadise aslında bu.
6.    Habislik, şahislik, aylaklık sol şiirin en güzel süsleridir.
7.    Kopuk, tarihsiz, kayıtsızdır sol şiir. Zaten onun özelliği kadimiyet ve tarihe zıt koşudan ileri gelir.
8.    Bir ara Avrupa’da, sanatçılar toplumsal meselelere diş geçirememiş ve nihilizme yönelmişti. Devasa büyük problemler, şair yetersizse, onu boş vermişçiliğe sürükler. Bir ara ülkemizde de bu dil hakim oldu. Sol şiiri takip ettikçe, protestlik, artık nihilizmle değil, avesta dil iklimi etkisiyle sürdürülüyor.
9.    Ara ara sol şiir, kazaran da olsa tarihe takılıyor. Ancak bu nadirdir. Davut Yücel’in şiir kitabının adı: Papalar ve otomobiller. Yerli ifadeyle hocalar ve jipler. Yıllar önce benzerini Yunus yapmış: ‘Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetli oldu.’
 10.  Sol şiirin, velhasıl, nefes kavramıyla olan rabıtası zayıftır.
  



&

Medeniyetimiz tatile çıkınca, yani aslında Musa gibi dağa çıkınca, dağın eteklerinde buzağı ideolojileri boy verdi. Ve bunun yanında birçok put edinildi.
Yıllarca İslam yokmuş gibi davranıldı.
Darbelerle, muhtıralarla ümmet köklerine küstürülmeye çalışıldı.
Ülkeyi bölmek, yok etmek için Avrupa önderliğinde hendekçilik davası güdüldü.
Geziyle; ümmetin değerleri, alametleri, tarihi tepelenmeye çalışıldı.
Hastalıkların sultanı mikrop, neredeyse ülkemizde kral ilan edilecekti. Nura, ışığa, feyze, sağlığa tahammül edilmeyecekti.
Git gide vücut yoruldu.
Bilgi yoruldu.
İyilik yoruldu.
Ahlak yoruldu.
Şiddet bile yoruldu.
Aymazlık yoruldu.
Ancak aymazlar yorulmadı.
Kötülük yoruldu.
Kötüler yorulmadı.
Ki sevene ve bekleyene de Tanrı sevgisi gecikmezdi.
Ve o sevgi nurlu bir kanat, feyzli bir el gibi, emin millete emin bir kale gibi indi.  Ümmet, direndi. Kuşatmayı kırdı. Ülkesini ve ülkesindeki varlığını emin kıldı. Şeytani çemberi bertaraf etti.
Artık Türkiye’de 15 Temmuz Direnişi’nden beslenmeyen bir akım, bir siyasa mümkün değildir. Musa dağdan inmiştir. Medeniyetimiz artık, etkisini binlerce yıl sürdürecek, başlı başına bir 15 Temmuz iklimindedir.
Ve bu iklimin direği dindir: İslam’dır.

Y. Türk

&


2016 senesinde post-truth ‘gerçekötesi’ yılın kelimesi olarak seçilmişti. Bence bu yılın kelimeleri: 15 Temmuz Direnişi’ydi. Çünkü, modern çağda, bir millet ilk kez miracını gerçekleştirmişti.
Ve her şeyden önce büyük bir medeniyetin temellerini atmak için ilk defa, 15 Temmuz Direnişi gibi bir ışığa sahip olunmuştu.
Biliyoruz ki, dünyanın birçok yerinde bu direniş örnek alınmıştı.
15 Temmuz Direnişi gerçekliği ve hakikatı ortaya çekerken; Batı dünyası ‘gerçekötesi’ gibi puslu bir kavramla hakikati gizleme derdine düşmüştü. Doğrusu ya, gerçeklerden uzaklaşan için gerçekötesinin bir anlamı kalmayacaktı.
Aslında dünyanın iki yakasının kelime, kavram bazında çarpıştığı mecrayı gösterirdi de bu durum.
Yani 15 Temmuz Direnişi mi, gerçekötesi (post-truth) midir?
Yani nefes mi yoksa imge midir?
Bu, medeniyet ve  kelime yarışıysa, hangisidir?
İnanılır ki, insanlığı diriltecek olan yine 15 Temmuz Direnişi gibi, Allah’ın halka bağışladığı ulu nefestir?

Y.Türk