.KAYGUSUZ,
SAYI 11 İÇİN.
Bakın size bir alıntı yapıyorum, Kaygusuz dergisinden. Sayfa
63- 64’ten. Kaygusuz, İsmet Özelcilerin de Özelcileri bir dergi. ‘…Spinoza’nın sub specie ceternitatis
(Sonsuzluğun bakış açısından) düşüncesi felsefe okurlarına malumdur, tabiî
olarak, birlikli düşünce, tabiat meselesinde… Benim kanaatime göre vahdeti
vücuttan çok, sonsuz yakınlık meselesi daha doğrudur, çünkü ayeti kerimede
Allah’ın şah damarımızdan daha yakın olduğunu öğreniyoruz, birolmak değil de,
birle sonsuz bir yakınlık bahis konusudur …’
Bir iki cümleyle, Vahdet-i Vücut irfanını silkip atmışlar.
Aslında Yunus’un, Mevlânâ’nın üstünü çizmişler. Tabiî bu normaldir. Mevlânâ’nın
bu topraklardaki varlığından gocunursan, onu görmezsen; onun felsefesindeki
kıymeti ve derinliği de kavrayamazsın. İsmet Özel, Waldo ve Henry ile de
varacağın yer Spinoza’ dan başkası olamaz zaten.
Kaygusuz’un aynı sayısında (11) Mehmet Raşit Küçükkürtül ‘Devletin Gölgesinde Bir Şair: Necip Fazıl
Kısakürek adlı metninde şöyle diyor: ‘Son
tahlilde, şunu diyebiliriz: ‘büyük doğu’ terkibinin niye tercih edildiği
hususunda önümüzde tek bir ihtimal kalıyor: ismi büyük ama kendisi Anadolucu,
minimalist bu ideolojinin de yeri son tahlilde mağlubiyet ideolojilerinin
hizasıdır…velhasıl ‘büyük doğu’nun
ismiyle muhtevası arasında farkı imparatorluk gururunun kırılmasını telafi
etmek çabası dışında izah edemiyoruz…
Yazıda geçen ‘ismi
büyük ama kendisi Anadolucu’ ifadesini şöyle tamamlarsak her şey yerine
oturur: Kendisi Anadolucu ama ideali büyük. Anadolu’dan Büyük Doğu’ya demek
aslında Söğüt’ten İmparatorluğa demek gibi bir şeydir. E bu metne bakarsak
Söğüt’te görülen büyük devlet hayalini de düştür diye küçümsememiz gerekir.
Yani insan da devlet de hayal ettiği müddetçe, geleceğe uzandığı ölçüde yaşar.
Büyük Doğu kavramını eleştiren ve altının boş bir zemin
olduğunu söyleyen metinler de okudum. Ama bu yazılar genelde ya kötü niyetle
kaleme alınıyor ya da cahillikten.
Devletin, Büyük Doğu tezi ile iç içe olmasına çok eleştiri
var. Ama size şunu da söyleyeyim: Necip Fazıl’ı iyi okuyan herkes şu cümleyi
kurar: Bu adamın geleceği devlete kalır.
Devletin onun mirasına sahip çıkmasının altında yatan bu gerçek nedir?
Yoksa koca devlet aptal mıdır da Necip Fazıl Kısakürek’i ve Büyük Doğu’yu
bünyesine alsın. Büyük Doğu’nun
altındaki değeri isterseniz size şöyle anlatayım. Ünlü denizcimiz Piri Reis
dünya haritasını çizdikten sonra haritasını Yavuz Sultan Selim’e sunar. Bazı
tarihçilere göre Sultan Selim de haritayı iki parçaya bölüp yarısını alır ve
şöyle der ‘ Ben dünyanın doğu yakasını tutacağım’. O doğu, Büyük Doğu’dur.
Çünkü Doğu’nun büyük kısmı olan Büyük Doğu’yu elinde tutan halifeliği de
önderliği de elinde tutar. Sultan Selim,
tahta çıktığından beri hedefi olan Büyük Doğu’yu tutmayı başarınca Ümmete
liderliği ele geçirir. Osmanlıda da
Büyük Doğu ideali vardı. Yani Büyük Doğu bir devletin ismi değildir, bizim
geleneksel olarak yukardan aşağı inip gelen devlet idealinin adıdır. Dünyanın Batı kanadına karşı
Büyük Doğu kanadını, kalkanını oluşturma gerçeğidir, bu düşünce. Büyük Doğu
Marşı, İstiklâl Marşı’na bir alternatif değildir. Büyük Doğu da Türkiye’ye.
Büyük Doğu, Selçuklu için de Osmanlı
için de Türkiye için de ortak idealdir.
Bu ideale giden ilk büyük adım ise 1071’dir. Yani o devir için söylersek, ne kapitalizm ne de
komünizm; hedef Büyük Doğu’dur.
Ayrıca Necip Fazıl’ın Anadoluculuğu da bir değer olarak
küçümsenir. Bunu yapanların Sezai
Karakoç okumadıkları o kadar belli ki. Bu vatandaşlara tavsiyem Sezai
Karakoç’un Yunus Emre adlı eserinin 26. sayfasını okumaları. Anadolu ne
demektir, önce bunu çözelim. Eskiden Horasan vardı, medeniyetimizi beslerdi.
Gerçi tarihiyle, kaynaklarıyla hâlâ besliyor.
Şimdiki Anadolu, eski Horasan’ın yerine talip. Batı Uygarlığını bugün
Atina ve Roma ile özetliyorsak Doğu Medeniyetini de Horasan ve Anadolu ile
özetleyebiliriz ancak. Atina, Batı uygarlığı için sadece bir yüz ölçümü
değildir, değerler havuzudur. Batı uygarlığı açıklanırken Atina ve Roma
referans alınır. Bizim medeniyetimizin şerhi de Horasan ve Anadolu ile yapılır.
Bağdat ve Kurtuba, zamanın düşüncesine ve rengine göre Horasan ve Anadolu’ya
dönüşür.
Avrupa Birliği’nin bugün Büyük Batı olduğunu düşünürsek Necip Fazıl’ın Büyük Doğu kavramıyla neyi kast etmek istediğini daha iyi anlarız.
Y. TÜRK