27 Şubat 2021 Cumartesi

büyük doğu- büyük batı vs.

 

.KAYGUSUZ, SAYI 11 İÇİN.


Bakın size bir alıntı yapıyorum, Kaygusuz dergisinden. Sayfa 63- 64’ten. Kaygusuz, İsmet Özelcilerin de Özelcileri bir dergi. ‘…Spinoza’nın sub specie ceternitatis (Sonsuzluğun bakış açısından) düşüncesi felsefe okurlarına malumdur, tabiî olarak, birlikli düşünce, tabiat meselesinde… Benim kanaatime göre vahdeti vücuttan çok, sonsuz yakınlık meselesi daha doğrudur, çünkü ayeti kerimede Allah’ın şah damarımızdan daha yakın olduğunu öğreniyoruz, birolmak değil de, birle sonsuz bir yakınlık bahis konusudur …’

Bir iki cümleyle, Vahdet-i Vücut irfanını silkip atmışlar. Aslında Yunus’un, Mevlânâ’nın üstünü çizmişler. Tabiî bu normaldir. Mevlânâ’nın bu topraklardaki varlığından gocunursan, onu görmezsen; onun felsefesindeki kıymeti ve derinliği de kavrayamazsın. İsmet Özel, Waldo ve Henry ile de varacağın yer Spinoza’ dan başkası olamaz zaten.

Kaygusuz’un aynı sayısında (11) Mehmet Raşit Küçükkürtül ‘Devletin Gölgesinde Bir Şair: Necip Fazıl Kısakürek adlı metninde şöyle diyor: ‘Son tahlilde, şunu diyebiliriz: ‘büyük doğu’ terkibinin niye tercih edildiği hususunda önümüzde tek bir ihtimal kalıyor: ismi büyük ama kendisi Anadolucu, minimalist bu ideolojinin de yeri son tahlilde mağlubiyet ideolojilerinin hizasıdır…velhasıl  ‘büyük doğu’nun ismiyle muhtevası arasında farkı imparatorluk gururunun kırılmasını telafi etmek çabası dışında izah edemiyoruz…

Yazıda geçen ‘ismi büyük ama kendisi Anadolucu’ ifadesini şöyle tamamlarsak her şey yerine oturur: Kendisi Anadolucu ama ideali büyük. Anadolu’dan Büyük Doğu’ya demek aslında Söğüt’ten İmparatorluğa demek gibi bir şeydir. E bu metne bakarsak Söğüt’te görülen büyük devlet hayalini de düştür diye küçümsememiz gerekir. Yani insan da devlet de hayal ettiği müddetçe, geleceğe uzandığı ölçüde yaşar.

Büyük Doğu kavramını eleştiren ve altının boş bir zemin olduğunu söyleyen metinler de okudum. Ama bu yazılar genelde ya kötü niyetle kaleme alınıyor ya da cahillikten.

Devletin, Büyük Doğu tezi ile iç içe olmasına çok eleştiri var. Ama size şunu da söyleyeyim: Necip Fazıl’ı iyi okuyan herkes şu cümleyi kurar: Bu adamın geleceği devlete kalır.  Devletin onun mirasına sahip çıkmasının altında yatan bu gerçek nedir? Yoksa koca devlet aptal mıdır da Necip Fazıl Kısakürek’i ve Büyük Doğu’yu bünyesine alsın.  Büyük Doğu’nun altındaki değeri isterseniz size şöyle anlatayım. Ünlü denizcimiz Piri Reis dünya haritasını çizdikten sonra haritasını Yavuz Sultan Selim’e sunar. Bazı tarihçilere göre Sultan Selim de haritayı iki parçaya bölüp yarısını alır ve şöyle der ‘ Ben dünyanın doğu yakasını tutacağım’. O doğu, Büyük Doğu’dur. Çünkü Doğu’nun büyük kısmı olan Büyük Doğu’yu elinde tutan halifeliği de önderliği de elinde tutar. Sultan Selim,  tahta çıktığından beri hedefi olan Büyük Doğu’yu tutmayı başarınca Ümmete liderliği ele geçirir.  Osmanlıda da Büyük Doğu ideali vardı. Yani Büyük Doğu bir devletin ismi değildir, bizim geleneksel olarak yukardan aşağı inip gelen devlet idealinin adıdır.  Dünyanın Batı kanadına karşı Büyük Doğu kanadını, kalkanını oluşturma gerçeğidir, bu düşünce. Büyük Doğu Marşı, İstiklâl Marşı’na bir alternatif değildir. Büyük Doğu da Türkiye’ye. Büyük Doğu,  Selçuklu için de Osmanlı için de Türkiye için de ortak idealdir.  Bu ideale giden ilk büyük adım ise 1071’dir. Yani o devir için söylersek, ne kapitalizm ne de komünizm;  hedef Büyük Doğu’dur.

Ayrıca Necip Fazıl’ın Anadoluculuğu da bir değer olarak küçümsenir.  Bunu yapanların Sezai Karakoç okumadıkları o kadar belli ki. Bu vatandaşlara tavsiyem Sezai Karakoç’un Yunus Emre adlı eserinin 26. sayfasını okumaları. Anadolu ne demektir, önce bunu çözelim. Eskiden Horasan vardı, medeniyetimizi beslerdi. Gerçi tarihiyle, kaynaklarıyla hâlâ besliyor.  Şimdiki Anadolu, eski Horasan’ın yerine talip. Batı Uygarlığını bugün Atina ve Roma ile özetliyorsak Doğu Medeniyetini de Horasan ve Anadolu ile özetleyebiliriz ancak. Atina, Batı uygarlığı için sadece bir yüz ölçümü değildir, değerler havuzudur. Batı uygarlığı açıklanırken Atina ve Roma referans alınır. Bizim medeniyetimizin şerhi de Horasan ve Anadolu ile yapılır. Bağdat ve Kurtuba, zamanın düşüncesine ve rengine göre Horasan ve Anadolu’ya dönüşür.

Avrupa Birliği’nin bugün Büyük Batı olduğunu düşünürsek Necip Fazıl’ın Büyük Doğu kavramıyla neyi kast etmek istediğini daha iyi anlarız.


Y. TÜRK