3 Mayıs 2021 Pazartesi

U-

 

Erişmek ister her lisan, şerefeden ses vermek gibi bir hayale.  Ölümde bile.

İnsanlar dünyada gurbet milleti, sela da onları evrenden uğurlama sesi. Er kişinin kaydını dünyadan silme merasimi.

Bu yüksek ezgiyle anlarız, gurbette ve vedalarda Allah ortaktır derdimize. 

Selada öyle bir şey var ki, en hissiz  insanın  bile gözündeki yaşı nacakla kesip koparır.  

Sapanca’da, Toroslar'da,  Rize’de her yerde ölünür. Allah'ın bir evinden diğer evine gidilir. Ölüm, gözleri sulandıran bir ayet gibidir.

Ve dilerim  ölüm, ahiretin bizi bir çeşit fetih mimarisi olsun; canımızı değil gönlümüzü alsın. Yani bu hüzün kütlesinin içinde gizli ve neşeli akan bir nur şeridi olsun.

Her selada kün'ün taburesine oturur, varlığı düşünüp izlerim: İnsanı, karıncası, kelebeği dünya üstünde birer ömür isimleri. Hiçbir varlık yeryüzünde ebedi bir yuva kuramadı ki. 

Bana gelince derim: Yaşlanıyoruz, yaklaşıyoruz köklere. Adem'e, Havva'ya; Elesti Bi Rabbiküm'e.  Yasin hacmindeki o göksel güneşli günlere. Yoksa neye yorulur bu yaşlı kemiklerdeki cevr içre ışıklı neşe. Bekliyoruz yeni bir hayatı önümüzdeki günlerde.

Yontula yontula yonga yonga dönüyoruz işte evimize.

Hani Yunus’un bir ilahisi var. Ezgiye arada bir Allah da bir sesle katılıp çıkmış  gibi. Böyle izler var insanın salatının ve hayatının içinde.  İnsan bir ömür o tatlı ve şıvgın  izleri sürmekte. Yani zaten insanın bohçası elinde. Diler, Allah'a gitmenin hoşça bir biçimini.  İster ki bu hayat oyunun bir akşamı anne sesiyle ahretten çağırsınlar kendisini. Doymuştur, kalmak istemez ne güne ne geceye. Sadece kınına girer gibi girmek ister cennetine.


Yeprem Türk


2 Mayıs 2021 Pazar

Kierkegaard ve Felsefî (Etik) Varoluş

 


Soren Aabye Kierkegaard: Danimarkalı düşünür, teolog, varoluşçu. Beni etkileyen eseri Korku ve Titreme olmuştu. Cahit Zarifoğlu'nun şiir kitaplarından birinin de adı: Korku ve Yakarış. Ve ikisi de farklı boyutlarda olmak üzere mistik. Lafı şuraya getireceğim. Modern yazınımızda Batılı mistiklerin önemli bir etkisi var. Onlardan isteyerek ve severek besleniyoruz. Örneğin H. Bergson, B. Spinoza ve Kierkegaard gibi düşünürlerin son yüzyıl yazınımızdaki tesiri gayet yüksek. Bunun öncesi de var tabiî. Bin yıl önce Farabî ve İbn-i Sina gibi filozoflar da o zamanki Grek düşüncesi içindeki mistiklere yöneldiler. Nihayetinde Platonizm de bir mistisizm çeşidiydi.

Kierkegaard'ın üç bireyi var. 1. Etik Birey. 2.Estetik Birey. 3. Dinî birey.  Daha doğrusu ona göre insan, varoluşunu bu üç alanda yaşıyor: Etik alan. Estetik alan. Dinî alan. Kierkegaard, estetik bireye bir yönüyle Platon gibi bakıyor. Estetik bireyin varoluş tarzında eğlenceye, oyuna ve zevke  düşkünlüğü nedeniyle bir zayıflık buluyor. Aslında Necip Fazıl da bu fikre 'Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış' diyerek şairane bir atıf yapmıştı. 

Kierkegaard'da benim asıl dikkatimi çeken şey, onun etik birey (etik varoluş) ve dinî birey (dini varoluş) sınıflaması oldu. Kierkegaard, etik bireye örnek olarak Sokrates'i ve Agamemnon'u verirken dinî varoluş için de Haz. İbrahim'i gösteriyor.  Sokrates'in ve Agamemnon'un etik alanda kaldıklarını, büyük bir sınanmayla varılan dinî alana geçemediklerini söyler. 

Etik ve dini olan ayrımı beni yine bin yıl öncesine götürdü. Sokrates ile Farabi bu ayrımın neresindeydiler. 

Farabi'ye göre din, soyut- kavramsal niteliğe sahip olan felsefenin insan hayatına dokunmasını ve onu şekillendirmeyi amaçlar ve dinden öncededir. Soyut ve kavramsal niteliğe sahip olan felsefe,  Kierkegaard'ın düşünce sisteminde etik varoluşa dönüşüyor aslında.  Vahye dayalı hayat anlayışıysa dini bireyi, dinî varoluşu ortaya çıkarmış gibi. 


Y. Türk