DERGİLER
MUHİT, Ocak 2020, Sayı 1. Öncelikle hayırlı
olsun diyelim. Muhit, İtibar’ın devamı. Ve ikisi arasında mizanpaj dışında bir
fark yok.
İlk yazı Ömer Lekesiz’in: OL-AN. Lekesiz, metinlerini bir hurufatçı gibi
yazıyor. Tasavvufi konular onun elinde daha da karışıyor. Zihinsel olarak
meseleleri ele alış şekli berrak değil.
Cahit Koytak’ın şiirinin adı: Metrodaki
Dilenci. Bilge ama kolaycı bir şiirdir de Koytak’ın metinleri. Hazır bir kalıp
içinde her şeyi yazıyor, şair.
‘Gülmek,
gülümsemek,
Bilirsiniz,
içinizi boşaltır,
Ama cebinize
dokunmaz.’
Ben de bu şiirden çok önce yazdığım bir
şiirde,
Sıcak bir
selam
Allah’ın ak
küreğidir
İçini
boşaltır
Demiştim.
Said Yavuz’un ‘İyi Dilek Provaları’ yarı
yerine kadar kaliteli bir şiirdir.
Yavuz’un duygusal bir şiiri var. Tasavvufî de. İkisini birleştirmek
aslında her şaire nasip olmaz. Ama bu şiirde boyut uzadıkça yoğunluk da
azalmış. Bence Yavuz kalıcı olmak
istiyorsa şiirlerini daha kısa tutmalı.
‘Aşkı
taşımak bir kişiye kalınca toprağa
Göklere ve
çiçeklere kolaylıklar dilerim
Göle batan
hilale ki
Kan yayılır
suyun yüzeyine
Ve ben,
oraya kolaylıklar dilerim.’
Şiirde Fazıl Hüsnü Dağlarca etkisi var ve
Yavuz bu etkiyi kendi şiiri namına iyi yönetmiş.
Erol GÖKA, modernlik, insanı merkeze mi alıyor
yoksa insana karşı mı? Diye soruyor.
Modernizmin geldiği yeri sorguluyor. Modernimin niçin bu kadar vahşi bir tavra
girdiğini çözmeye çalışıyor. Özü ise metnin, post-hümanizmdir. İnsan sonrası
yani.
Benim düşüncem şöyledir, bu konuda. ‘İnsan
sonrası demek bir bakıma ahsen-i takvim sonrası demektir. İnsan, hâlâ Allah’ın halifesidir. Allah,
yükümlülüğü ve halifeliği insandan başka bir varlığa vermeyecektir. İnsan
sonrası fikrini kabul etmek bir bakıma halifeliğin devrini kabullenmeyi
gerektirir. Böylesi bir inanış, olsa olsa bir uygarlığın defin işlemidir.’
Zeki Bulduk’un Afganistan Mektupları,
Hatice’nin Hikâyesi beni derinden sarstı.
Arka sayfada ise Ahmet Murat şiiri var. Şu
dörtlüğün dikkati zirvededir:
‘İki dilim
ekmekteki ikiyi izliyorum
Sen ve ben
olmak hakkında izliyorum
İnsan yalnız
doğar yalnız ölür bu doğru
Bu doğrudaki
acıyı izliyorum.’
HECE Şubat 2020, Sayı 278. Rasim Özdenören, eleştiride nesnel olabilmenin
şartlarını konuşmuş, sunuşta. Eski Bir
Mektup, bir Arif Ay şiiri. Okunması kolay bir şiir. Mütevekkil bir dünyadan
sesleniyor. İsmail Karakurt’un bu zaman
dek okuduklarım arasında en akıcı şiiri : Ev İçin Bildiğim Tek Şarkı. Şiirin en güzel bölümü:
Sen
yaşıyorsun diye
Senin
yaşadığın eve dönmek
Dünyanın en
güzel dönüşü.
Duygu Güles K.’nın şiirinin başı ve sonu
dikkat çekici. Keşke orta kısmı yazmasaydı.
içimdeyim
gücümdeyim
göğün
safirinde
Baltık’ın
amberinde
balığın
göbeğinde
kuyunun
zembilinde
geminin
güvertesinde
Kaan Eminoğlu’nu birçok dergide görüyorum:
biliyoruz
mağaralılar
ağır adım
atar
taş çağı,
tunç çağı, hiç çağı
ne kadar
çabalasak da
bir türlü
bulamıyoruz ortayı
Ebubekir Eroğlu’nun Cem Makamı üzerine yazısı
hayli derin. Eroğlu’nun Sevap
defterinden şunları paylaşmak isterim.
‘’Nazar, görme olduğu kadar düşünmedir;
nokta-i nazar deriz. Beklemedir; intizar deriz, acımadır nazar. Neyi bulmayı
murat etsem, kendimden neyin çıkmasını umut edip beklesem, konuşan nefis
onu yazar, çizer, ses ve anlam haline sokarak bana getirir.’
Osman Özbahçe, II. Yeni üzerine düşünmüş yine. Bence yazı
aşırı yorumla kaleme alınmış. İkinci Yeninin dergisi olarak Pazar Postası’nı
değil Şiir Sanatı dergisini görmüş. Yerleşik kanaati zorlamış. Bazı yerlerde de
okuyoruz, tek İkinci Yeni şairi yok Ece Ayhan’dır yok Cemal Süreya’dır veya
Sezai Karakoç’tur diye. Bunlar saçma sapan şeylerdir. İkinci Yeni şairleri de
dergileri de belli.
Hece dergisi Doksan Kuşağı şiir anlayışının
yönettiği bir dergi. Yıl içerisinde çıkan şiir kitapları da zaten
değerlendirilirken, doksan kuşağının eleştiri tavrı öne geçmiş.
İbrahim Demirci, Okuryazarın Notları köşesinde, kitaplar üzerine editoryal okumalar
yapıyor.
BUDAK, Nu: 05. Budak’ta şiire şiir aralarında rastlıyorum.
Uzun şiirler yayımlıyor, dergi. Ancak nefes, bu uzunluğu taşıyamıyor. Ama dosya bakımından önemli işlere imza attı.
Örneğin Süleyman Çobanoğlu’nun konuşulduğu nüsha dolgundu. Klasik Türk şiirinin
en çok konuşulduğu dergidir, Budak. Ahmet Yesevî’den, Nefî’ye kadarki şiir ırmağı her sayıda kendine
yer buluyor. Yemek Destanları’ndan, modern müziğe kadar her şeyin konuşulduğu,
yorumlandığı bir mecra. İsmet Özel’in tesirinde.
SİNCAN
İSTASYONU, 105, Ocak- Şubat 2020. Yunan felsefesinden tutun Marksizm birikimine
kadar her şeyden beslenen bir dergi. Bunlarsız bir sayısına rastlamadın,
derginin. Kenan Sarıalioğlu Körler
Ülkesinde şiiriyle yer alıyor. Aslında biçim ve içeriğiyle oturmuş bir
bakışın şiiri.
Körler
ülkesinde bir çiçek gördüm
Sevinçten titredi
durdu
Gördüğümü
görünce…
…
Sonsuzluk Manifestosu ise ilginç. İlhan Kemal
kaleme almış. ‘Sonsuzluk; hayata, ölüme ve ötesine, dünyaya, uzaya, kısacası kozmosa
dahil her şey. Öyle ise her şey şiirdir.’ Manifestonun özeti bu. Ama
sonsuzluk derken, içine aldığı şeyleri iyi seçmemiş. Sonsuzluk kavramı
metafizik bir ilgi içinde değil kozmolojik bir yapı içinde düşünülmüştür.
Kozmolojinin de bir sonsuzluk olmadığını biliyoruz.
KAYGUSUZ, OCAK- ŞUBAT 2020, Cilt: 08. Dergide en çok Salim Nacar’ı görüyorum.
Nacar, şiirlerini uzun yazıyor. Bu
sayıda Ahmet Güntan da var. Verse 2’yi
o yazmış.
Madem
düşünce ayırıyor gönlünce
Ayrılalım
biz de düşüncede düzgünce
Halk bir
gerilim, anonime eğilim
Fatih
Terim’e teslim değilim
Sevmem hiç
tümdengelim
Hislerim
var, onlar benim
…
Ses ve popülerlik üzerine kurulu eleştirel bir
şiir.
Ömer Faruk Maden’den bir bölüm yazmak isterim.
‘Yürü
sen haydi
Suda
Karacaoğlan
Toprakta
Yunus
Ateşte baban
Havada
baltan
…’
Gençler bir ara İbrahim Tenekeci şiirinden
beslendiler. Şimdi ise aynı yerde bir Süleyman Çobanoğlu iklimi var.
Şiir üzerine düşünülerek yazılmış birçok metin
bulunuyor, dergide. Bence şiir üzerine bu derece fazla yazmak bir abartıdır.
Türkiye genelinde bir yılda çıkan dergilerin şiir hakkındaki metinleri bir araya
getirilse hakikaten koca bir yığın tutar. Gerek var mı? Bence yok. Sene içinde kaleme alınmış birkaç
kaliteli metinle şiir bilgisi, tarzı anlatılabilir.
Ezra Pound’un oğlu Omar Pound ile yapılmış
çeviri bir söyleşiye rastladım, Kaygusuz’da.
Ama söyleşi Ezra Pound’un oğlu olmaklığa
yakışır bir dolgunlukta değil.
Walt Whitman ile Ezra Pound arasındaki ilişki
hep merak konusudur.
Burada da öne çıkmış. Oysa Ezra Pound, Walt
Whitman ile arasında nasıl bir şey olduğunu şiiriyle açıklamıştır.
Bu söyleşide sunulsa konuya açıklık getirirdi.
Der ki Ezra Poun, W. Whitman’a, Bir Antlaşma
şiirinde.
Seninle bir
antlaşma yapıyorum, Walt Whitman
Yeterince
uzun zaman nefret ettim senden.
Geliyorum sana
domuz kafalı bir babası olan
Olgun bir
çocuk gibi
Dostluklar
kurabilecek yaştayım.
Sendin yeni
ağacı kesen,
Şimdi
zamanıdır onu oymanın.
Elimizde bir
öz su var bir kök
Selam sabah
olsun aramızda.
SÖZCÜKLER, Ocak- Şubat 2020, Sayı 83. Sözcükler, bir sol nostaljisi. Dergi zaten solun eski
birikimiyle ayakta duruyor. Cevat Çapan, burada en çok görünen şair. Çapan, hem
anı hem de natüralizm şairidir. Aslında hem hatıra hem de natüralizm, şiirde,
hareket kabiliyeti bakımından aynıdır. İnsandaki akışkanlığın
gerisindedir. Bu söylediklerime Sureyya
Berfe de eklenebilir.
Bu sayıda Yılmaz Güney üzerine yazılmış epey
metin var.
EDEBİYAT
ORTAMI, Ocak- Şubat 2020, Sayı, 72. Bu yıl, ilk sayısıyla hacimli çıktı. Girişte Nuri Pakdil hatırlanıyor. Başlık ‘Ne Emek, Ne Ekmek; Önce Kalbimiz Bozuluyor
Çünkü.’
İlk şiir Erdal Çakır’ın. Kalbime Dar Geliyor
Aşkıma Dikilen Elbise’. Çakır’ın, dağınık
ve sayıklamacı bir şiiri var. Gençlerden Mehmet Tepe de böyle yazıyor.
Dünyanın Çocukluğu şiirini Mustafa Ruhi Şirin
yazmış. Çocuk edebiyatı alanında hakkıyla yer eden bir isim Mustafa Ruhi Şirin.
Cahit Zarifoğlu’ndan sonra, bu alandaki ikinci isim. Keşke çocuklar için nesir
de üretse.
Mustafa Özçelik’in manzum hikâye tarzında bir
‘Geyikli Baba Destanı’ var. Ali Emre
buna benzer bir çalışma yaptı. İslam önderlerinin hayatını şiirleştirdi.
Bu sayı da çeviri şiirden nasipli. William
Stanley Mervin, Çağdaş Amerika şairlerinden.
Ondan iki dize : ‘ Son gününde
dünyanın/ bir ağaç dikmek isterdim’.
Peygamber Efendimiz’in hadisi şiir olarak yazılmış.
Ama günümüz Batı dünyasında öyle büyük
şairlerin boy verdiğini düşünmüyorum.
Hakeza İran şiirinde de.
Y. Türk