7 Mayıs 2016 Cumartesi

İŞLERİMİZ, KENTLERİMİZ



Bizim medeniyetimiz her şeyden önce Muhammedi bir medeniyettir. Devletimiz Muhammedi bir devlettir. Milletimiz Muhammedi’dir. Siyasamızda, kültürümüzde, şiirimizde, sanatımızda Muhammed'in (s.a.v) cemali olmalıdır. Zaten topraklarımız, geçmişte gördük, Muhammediliği kuşandıkça  öz manasına kavuşabilmiş, dilini ifade edebilmiş ve gürleştirebilmiştir.  Daha öncekilerde olduğu gibi köklerimiz bu anlayış içerisinde benliğini var edebilmiş ve aynı benliği evrensel bir çizgiye ulaştırabilmiştir. Bu yüzden ne İstanbul’da ne Kıbrıs’ta ne Ayasofya’da Bizansın yüzünü aramak nafiledir.  İstanbul 1453’ten beri artık Muhammedi bir şehir olmuştur. Ve bu nedenle onu Muhammedileştiren komutan dünyanın en güzel en asli vazifesine uygun davranan komutanlarından biridir. Kıbrıs aynı şekilde hakeza artık Muhammedi bir adadır. Üstünde yaşayanlara da bu duruma münasip bir dille söylersek Mehmetler toprağı diyoruz.  Ayasofya gibi müzeler ise bir müze anlayışı içerisinde Muhammedilikten uzak bir hayat sürmektedir. Acıyalım o halde onun bu haline. İsteriz ki Ayasofya’da Muhammediliğe geçsin, gerçek muhteviyatına kavuşsun.  Nasıl ki özgül tarihi içerisinde İsa’yı görüp  gelen din, İslam gibi en yüksek meşale ile son kertesine gelip hatem din olmuşsa Ayasofya da aynı maceraya gark olsun. Siyasamızın ve toplumumuzun genlerindeki Muhammediliğin işlerine, sanatlarına ve sokaklarına, mabedlere  geçmesi gerekir. Özellikle bu bahiste Erasmus gibi projelerle deist anlayışları besleyen politik ve eğitsel süreçlere dikkat edilmelidir.  Deistlik bugün özellikle gençleri hedef kitle olarak seçmiştir. Peygambersiz din kavrayışı peşinde koşmaktadır. İçindeki kolaylık ve sorumsuzlukla Muhammediliğe karşı ayrı bir operasyon vaziyetinde iş görüyor. Bizim Milletimizde her şeyden önce Muhammedi'dir, onun eserlerinde de aynı kan dolaşımı vardır. Bu bağlamda Şam da, Kudüs de, Bağdat da, Ankara da, Ürgüp de Mehmetlerin mekan ve kentleridir.

Y.Türk



KADİM DURUŞ


Kuruluş dergisi ziyadesiyle şifahi bir dergi gibi duruyor. Ama bu, o anlamda bir şifahilik değil. Kütüphanelerin kendi özgül alanına hapsedilişi, ilmin taşınmayacak kadar çoğullaşması belki de çoğu kez gereksizleşmesi insanları pragmatik  davranmaya itti. Ama bana öyle geliyor ki, bilimin ve sanatın aşırıca ve ayrıntılarla uzmanlaşmaya gitmesi, disiplinler arasında bütünlüğü de koparttı. Toplumun her bir alanı ve disiplini kendi içinde ayrı bir dil oluşturarak ayrı kompartımanlara ulaştı. Bir zihniyeti yani tüketti. Belirttiğimiz şifahi kültüre erişme ise bu dağılan zihni yapıyı veya bütünlüğü tekrar toparlamak adına Doğu karakterlidir. İkinci şifahi dönem dediğimiz çağımız, bence Doğu’nun söz söylemeye başlamasının bir başlangıcıdır. Çünkü Batıcı başlayan modern zihniyet ,hayatın asgari olarak sahip olması gereken bütünlüğünü dağıttı, atomlarına dek ayrıldı. 

Mehmetli Devleti adlı uzun bir şiir yazmış biri olarak söylüyorum.  Şu aralarsa Türkiye üstüne şiir yazıyorum. M.D., Türkiye’nin karşıtı ya da o olursa bu olmaz şeysi değildir. Selçuklu, Osmanlı, M.D. ve Türkiye arasında içerikte bir anlam farklılığı yok. Türkiye de M. D. de olur yani. Sanırım M.D. ‘yi bana söyleten de Kuruluş’un ayaklarının bu şifahi sütun üzerinde olmasıdır. Şifahi kültürden bakarsanız Türkiye, Mehmedi bir devlettir, Osmanlı Mehmedi bir devletti, Selçuklu Mehmedi bir devletti. Milletimiz daim Mehmedilerdi. Siyasa da kültür de devletin içinde barınan dünya da yüzyıllardır bu derin kökle hep kan tazelemiştir,  doğru olan durum budur. 

Y.Türk

AÇIKLAMA


Bazen bana gelen şu türden  notlar ve sözlerle karşılaşıyorum.  Deniyor ki ‘Mehmedilik mevzu' nedir? ‘ Bu yeni bir şey midir? Yoksa yüzyılların yansımasından mı meydana gelmektedir? Bunları bize yazabildiğin kadar yaz. Ancak bize yaz, enteletüellere değil. Halk olarak bu konuya eğildiğimizde kolaylıkla okuyup anlayabileceğimiz metinler bulmak istiyoruz.
 Aslında bunu isteyen kişi haklı? Teorik olarak ona buna cevap yetiştirmek mesela Hayrettin Karaman’a vs. konuyu bir yerde sınırlıyor, dili de ağırlaştırabiliyor.  Hayrettin Karaman İslamcıdır mesela.  Ona karşı yazınca sanki Mehmetli milletinden olmak İslamcılığa zıt bir durumu imliyor manası belirebiliyor sonra. Öyle bir şey olmadığını bilelim önce. Hayrettin Karaman da Mehmedi’dir. Mehmedi deyince Muhammedi anlayışa karşı oluşturulan bir düşünce teşekkülü yoktur ortada.  Muhammed’in (s.a.v) yolunun izidir, bu adlandırma. Onun bu topraklarda bir medeniyet dairesi içindeki yorumudur. Ümmetçiliğe alternatif falan dediklerini de biliyorum Mehmetli Milleti kavramı için. Mehmedilik tam aksine ümmetleşerek gelen bir millet olma alışkanlığıdır. Ümmetçiliği vaaz eder.

Y.Türk

4 Mayıs 2016 Çarşamba

DER




Aşk ve Allah birlikte gelir
Bunu gözyaşı anlatır
Ve kirpiklerdir,   incedir
Muhammed’in selamını damlatır

Aşk uyanırsa gizlilik şarttır
Rabbül alemin kamuflajını verir
İlham neşesiyle hemen tilkileşme
Allah senin bu şeklini de bilir


Y.T.