Yüzyılın başında başta
İngilizler ve sonra Batılı devletler tarafından ortaya atılan her kavme bir
mezhep projesi ilginçti. Bugün bu proje
acı meyvelerini vermeye başladı. Oysa İslam’da kavme göre değil, kişilikle millet
olma anlayışı dile getirilmişti. Ve Ehl-i Sünnet Vel-cemaat dediğimiz millet
yapısı bu şekilde oluşuyordu. Türkü,
Kürdü, Arabı tek bir medeniyet ve millet dairesi içinde harmanlanıp, İslam’da
nasıl millet olunması gerektiğini gösteriyorlardı.
Bugün Vehhabilik dediğimiz bir
yapı var. Bu da her kavme bir mezhep projesinin ayaklarından biri. Vehhabilik,
Arapların resmi mezhebi gibi de algılatılmaya başlandı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Katar için, Türkiye’yi de kast ederek
kullandığı ‘İki Arap olmayan ülkeden yardım talep etmesi’ cümlesi, bu anlayışın bir aşaması.
Asıl büyük gaye ise etkili bir hinterlanda ve güce sahip olan Ehl-i
Sünnet Vel’cemaat’in parçalanması.
Aslında bu konuyu İslamcılık
başlığı altında Mustafa Öztürk de Necip Fazıl üzerinden irdelemiş 10. 06.2017,
Karar Gazetesi). Diyor ki Öztürk ‘ Necip Fazıl’ın ‘Doğru Yolların Sapık
Kolları’ adlı eserine bakıldığında ...Abduh, Reşid Rıza gibi ıstılah-tecdit
temelli İslamcılığın sapkınlıkla eş tutulduğu görülebilir. Ve Öztürk, Necip Fazıl’ın bu tutumundan onun sekter
ve popülist bir İslamcı olduğuna kanaat getiriyor. Açıkçası, Necip Fazıl’ın bu
tavrıyla neye dikkat çekmek istediğini Öztürk
de son elli yılın İslamcıları gibi anlayamıyor. Onun görüşlerini, Anadolu
irfanına olan bağlılığı dolayısıyla suistimal ediyor. Oysa Necip Fazıl, İslamcılığın ana akımdan
kopma endişesini dile getirmiştir, bu cümleleriyle. Yani ana akım Ehl-i Sünnet Vel’cemaat’in Vehhabilik ya da
katı selefi hareket tarafından rehin alınma riskine dikkat çektiği görülüyor
Necip Fazıl’ın ta o zamanlardan.
Bugün, bu tembihin dikkate
alınmayışının sorunlarını yaşıyoruz. Katar krizi de bunlardan biridir. Sünni
Araplar, İngiliz desteğiyle bu asrın başında kurulan Vehhabiliğe / Batı vesayetine
zorlanıyor. Katar gibi İslamcı
ülkeler ise buna itiraz ediyor.