İslam,
bizim hayatımızın veya medeniyetimizin her zaman tohumu ya da kökü olmuştur.
Bir varoluş sahası bulduğunda ise dile gelmiştir. İslam medeniyeti diye bir şey
yoktur aslında, İslam medeniyetleri vardır bizde. Çünkü tohum denen şey bir
rahim bulur ve ağacını böyle meydana getirir. Ki o tohum ve ağacı, İslami
hayatın yuvasını oluşturabilsin. İslamcılık, tohumdan ağaç yetiştirmeyi
beceremeyenlerin, tohumu ana rahminden tohum olarak dışarı çıkartmalarına
benzer. Oysa önemli olan, tohumu alıp masaya koymak değil, o tohumdan ağaç
çıkarabilmek, bir yaşam sahası inşa etmektir. Mehmetli zihniyeti de tamı
tamına böyle bir şeydir.
Doğu’daki
kaosun temelinde bu açmaz var. Afiş sloganı olmaktan öteye geçemeyen
İslamcılığın, İslam’ın yaşam içinde inşa edilen yeni medeniyet versiyonunu görmemesinden
kaynaklanıyor kaos. Ne, nasıl olacak, İslamcılıkta apaçık tezahür etmiyor. Kargaşa da, birlik sloganları da bir yere doğru yürümüyor. Bir
başıboşluk var ortada. Neyi, nereden tutacaksınız, İslamcılık bunu aşikar
etmeye yetmiyor. Zannımca tersinden bir etki de yapıyor. Mazlumların
tutunabilecekleri bir ip bir yol yok ortada. Bu açıdan İslamcılığa Doğu’nun
nihilizmi demek daha uygun düşer.
Anadolu’nun verimleri, İslamcılık adı altında yok sayılmamalı. Anadolu, tohumunu
belirsiz bir algıda değil, filizleneceği mecrada tutmayı başarmış bir mekandır.
Mehmetli Medeniyeti ‘nin ilk çıkış sahasıdır, Anadolu. Bu nedenle, ekseninden kopartılanları,
kopanları tekrar çağırma konumunda görülür. Filistin, bu çağrının ilk kademesidir.
Filistin yılların mazlum bir toplumu olarak, gerekirse referanduma gidip Anadolu medeniyetinin Mehmedileri olduklarını ilan
etmeli. Kendisine bir garantörlük
sağlamalıdır.
adem kalan