
Tanzimatçılar, Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığını birbiriyle uzlaştırmaya çalışmışlardı. Oysa birbirine karşıt iki uygarlık bir arada yaşayamazlar. Düzenleri
birbirlerine aykırı olduğu için,
birbirlerini yok etmeye çalışırlar. Doğu ve Batı’nın siyaset etme biçimlerini
böyle yorumlar Ziya Gökalp. Aslında kahramana dayalı siyasetin bir görevini bu
cümlelerle ifade eder. O da şudur:
Batı siyasetine karşı
uyumsuz olup bir set oluşturmak.
İslam topraklarına Batı’nın boşanmasını bu tarz siyasetle engellemek. Ziya
Gökalp Batı’ya uyum sağlamış bir siyaset üzerinde kafa yormuş birisi olarak tabii Kahraman eksenli bir
temele dayalı Osmanlının bu uyumsuzlukta bir an önce lağvedilmesini düşünür. Batı'nın siyasi yollarının açılması
gerektiği
kanaatini taşır.
Ama yine de bu cümlelerde Doğu ve
Batı’nın yani kahraman eksenli politikayla Batı politika tipinin ayırdına
varabilmiş
olabilmesi Gökalp’in önemlidir. Tanzimatla başlayan Batı’ya uyum sağlama meselesi, önce kahramanın, sonra büyük
devletin yitmesine neden olmuş en
son 1980’lerde bu süreç şiirin
tükenmesine mutabık Türkiye’yi ve milleti bitirme noktasına
getirmiştir. Bu açıdan rahatlıkla şunu söylebiliriz. Tanzimat ve Islahatla başlayan taviz seksenlerde zirveye ulaşmış. Doksanlardaysa bir
silkelenmeyle bu yok oluş süreci çıkışa çevrilmiştir. Kahraman kelimesinin
edebiyatımızda en az yetmiş ve seksenlerde en çok
doksanlarda kullanılmasının burada düşünülmesinde fayda var. Sonuç: Kahramana
uyum, bizi Batı’nın ekonomik, siyaset biçimlerinden korumak, ayırmak
zorundadır. Bu, onun doğasında vardır ve görevlerinden bir
tanesidir.
Yeprem Türk