Modern şehir
telakkimizi iki parçaya ayırmak mümkün. Birincisi: Yahya Kemal,
Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar ile gelen nostaljik, romantik ve
musikiyle yan yana ilerleyen pathos şehir tefekkürü.
İkinci kısımsa Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve Turgut Cansever gibi şehrin temellerine
adaleti, işlevselliği, ahlakı ve
güzelliği koyan ethos damardır. Akidevi şehir anlayışıdır. Medinetül Fazıla’ya
dayanır. Endülüs, Selçuklu, Osmanlı İslam şehirleri büyük oranda bu kökten
beslenmiştir.
Birincisi, modern zamanlarda oluşan, daha çok, Yahya Kemal’in biz üçüncü Roma’yız tarzında dillendirdiği modern mimari yorum.
Bugün şehir telakkimiz, Yahya Kemal’in şehir tefekkürünün etkisi altındadır.
Nostaljiktir, semboliktir. Estetik ve zevk kelimesinden ibarettir.
Şu fetih vak’ası, yâ Rab! Ne büyük mucizedir!
Her tecellisini nakletmek uzundur bir bir;
Oysa İstanbul’u
fetih kavramıyla yan yana getirip adlandırmak, aslında Bizans İstanbul’unu
akidevi temelde yeniden inşa etmeye dönüktür. Çünkü fetih kelimesi akidevi bir
sözcüktür.
Ancak Yahya
Kemal tarzı şehir idraki, fetih kavramını, sırf estetik bir malzemeye
dönüştürmüştür. Adil, ahlaklı, ilimli, güzel, halkının işini kolaylayan,
doğayla uyumlu, sade şehrin akidevi temelleri unutulmuştur. Medinet’ül Fazıla
anlayışı geri düşmüştür.
Y.Türk