‘...
Ne var ki ben küreselleşmenin ulus devletin yerini alacağını sanmıyorum. Daha
ziyade yeni dönemde vurgu ‘ulus’ yani siyasallaşmış hakim etnik ulusal birim
üzerinden değil ‘devlet’ üzerinden olacaktır...’ (Kemal H. Karpat, Türkiye ve Orta Asya, 2014, S.277)
Ben,
devletçi bir zihniyetten olmakta alengirli bir durum görmüyorum.
Bilhassa çocukluğunu ve gençliğini parasız yatılı okullarda geçirmiş biri
olarak böylesi bir inşayla vefa ve insanlık borcumu ödüyorum. Mesela ayağıma ilk giydiğim kundurayı devlet uzatmıştır bana. Hala unutmadım pırıl
pırıldı. Hakeza büyük kitaplarla ilk tanışmalarım, dünyaya açılan ilk
pencerelerim yine devlet yani millet eliyle oldu. O zaman anlamıştım devlet bu
milletin mucizesidir. Bilirsiniz vefasızlık
kişiliksizlere ve dalaksızlara yakışır. Hele kendisini ancak bir devlet diliyle
yansıtabilen ve bunun yanında belki de dünyada en iyi devlet lisanını kuran bir
millete mensupsam bu görev benim için kaçınılmazdır. Devletin, bir milletin
müşterek yansıması, iyi zamanlarda kötü zamanlarda geleceğe toplu akışı olduğunu bil tecrübe hissetmişseniz
devlet sizin için bir baskı aygıtı algısından daha öte başka şeyler ifade eder.
Ve devletin bizde çoğu kez hayırda bir imece işi olduğunu akıl edersiniz.
Yeprem Türk