8 Ağustos 2022 Pazartesi

KURULUŞ, EYLÜL- EKİM 2022. SAYI: 53

 




TATİLE GİDECEĞİMİZ İÇİN BU SAYIYI ERKEN ÇIKARMAK İSTİYORUZ. 

BİR HAFTAYA KADAR İSKELE BÜFELER'E DAĞITILACAKTIR.


KURULUŞ DERGİSİ

7 Ağustos 2022 Pazar

DEVLET ŞİİRİNDEKİ ÜÇLÜ

Devlet şiirinde türler arası bir kaygı ve kavga yok. 

Lirizmi, epik şiiri ve felsefeyi aynı organize bir yapının içinde birlikte görüyoruz. Belki daha çok epik olduğumuz söylenebilir. Çünkü epik, şiirde kas demektir. Etler ve sinirler yani diğer şiir türleri bu kas üstünde yumaklanmış şiir kümesidir. Epiğin hayatî tanımı şudur: Epik, hayatı iten ve taşıyan güçtür, ruhtur. Bir ırmak düşünün, onun arkadan öne doğru akmasını sağlayan şeydir epik. Bu akış kesilirse, ırmak yönü belirsizleşmeye ve dağılmaya başlar. Şiirde ya da şiirsellikte epik omurga olmadan diğer şiirsel duyguların ileriye taşınmayacağı kanaatindeyim.  Ve çağın ruhu kahramanda görülmeye meyyaldir. Hegel, çağın ruhunu at üstündeki Napolyon'da görmüştü. Biz bu ruhu Malazgirt'te at sırtıyla gök arasında bir yerde oturan Alparslan'da izledik. Hegel'in bir bakışla yaptığı o tarihi tasvirsel tespit, epik bir manzaradır aslında. Ve bunlar hayranlık uyandırıcıdır.

Ama ontolojisiz ve aşksız kas da bir işe yaramaz. Bu nedenle felsefî şiiri önemsiyoruz. Biz, kuşak olarak bir coğrafî kutup hayaliyle geliyoruz. Şiirsel kozmosumuz bu. Ve her coğrafi kutup temelde ontolojik bir yorumla ve şiirsellikle  başlar

Öte yandan lirizm hiç olmadığı kadar değerlidir. Hiçbirimiz aşksız bir zamanda yaşamak istemeyiz. En azından bir  Leyla ve Mecnun Mesnevi'sinin yazılmadığı bir çağ ne kadar bizim olabilir. Lirizm; toplumun ve şiirin donmasını, katılaşmasını engeller.  Şiirin içten içe kaynamasını sağlar. 

Doğrusu lirizmi aşka, felsefeyi varlığa, epiği toplumsal kıpırtı ve kalkışlara adıyoruz. 


Y. Türk