5 Mart 2016 Cumartesi

His ve Yol Meseleleri

Cemal Şakar, İtibar’a ürün gönder demişti bir ara bana. Ben de olmaz, şeklinde cevap vermiştim. Neden? İtibar dergisi ve camiasına şahsen sevgi ve derin muhabbet duysam da onların iktidar olduğu bir edebiyat ve fikir küresinde  yapamam gibi hissediyorum. Mesela İtibar’ın evvelini oluşturan Dergah dergisi için de aynı şeyleri düşünürdüm. Hisar adına da.
Hisardan bugüne kalan pek kimseler yok. Dergah’tan İbrahim Tenekeci, Mustafa Kutlu var. Ama ikisi de hala teneke kubbeli camilerin dünyasında yaşıyor. Bu ufuk bizi millet olarak nereye çıkarır merak ediyorum?
Gerçi İbrahim Tenekeci, usturlaplı, donanımlı ve kişilikli bir şair. Hece şiiri yazar. Benim hece ile bağım Necip Fazıl şiiriyle başlar. Çünkü Yeni Hece şiirinin başlangıcını Necip Fazıl yapmıştır. Ondan bu yana Hece Şiiri ufak tefek değişimler dışında atılım göstermedi. Belki medeniyet tasavvuruna sahip bir şair gelecekte bunu yapacaktır. Necip Fazıl’dan sonra Hece hususunda bir durak olabilecektir. Hecenin çağımızdaki şansızlığı bu olsa gerek. Medeniyet eksenli düşünmeyen şairler eliyle icra ediliyor olması onun hesabına eksikliktir. Gerçi bir yerde arkadaşlara söylemiştim. Hece şiiri şu an Karadenizli şairler tayfası tarafından ihya edilmeye çalışılıyor diye. Ancak Karadenizli bu tayfa da bir kere İsmet Özel’den kurtulmadıkça bunu hitama erdirecek gibi değil de.
Örneğin Mustafa Kutlu o derece Hececi olsa gerek ki, Neo-Epik şiirin önüne o çevreden biri olarak  takoz koymaya çalışıyor. Dergah dergisinden Mustafa Kutlu gitti. Ancak zihniyeti sürüyor, dergide. Geçen sayılarında Dergah’ın, Zeynep Arkan, deneme eleştirisinde başka çevrelerden şiir görüşlerini ayrıntılarıyla işlerken , neo-epiği bir cümle geçiştirmişti. Bu mesele Mustafa Kutlu ile Hakan Arslanbenzer arasındaki şahsi bir meseleden dolayı mıdır? Bana kalırsa kurumsallaşmış bir bakış açısındandır.

Kısacası İtibar dünyası ile bizim dünyamız arasında düşüncede, yoğurt yiyişte farklılıklar var. Ve bu ayrım derinden geliyor. Hilmi Yavuz belirtmişti, bir söyleşisinde. Aynen aktarıyorum. ‘Bir tarafta Abdülhakim Arvasi diğer tarafta Abdülaziz Bekkine vardır. Arvasi’den Necip Fazıl, Bekkine’den ise Nurettin Topçu akımı devam eder…Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su ile Dergah grubu arasında bugün dahi ciddi bir rekabet söz konusudur.’ Mesele biraz da böyledir. Önceden bu durum bende bir his olarak vardı sonraları ise bir bilgi halinde de mevcut oldu.


Yeprem Türk

YILLIK MESELESİ



Aykut Nasip Kelebek, Turan Karataş hakkında yazmış. Daha ziyade Karataş’ın hazırladığı yıllık üzerine olmuş mesele. Daha yıllığı almadım. Belki benim şiirim de yoktur yıllıkta. Arif Ay’ın, Edebiyat Ortamı dergisinin son sayısı ile alakalı bir metni gözüme çarpmıştı bir yerde. Haberim yıllıktan ancak bu kadar.
Turan Karataş’ın şiir görüşü Arif Ay’ın şiir dikkati pek önemsediğim bir şey değil aslında. Hakan Arslanbenzer’i ise fark etme yeteneğinden, şiir zekasından dolayı önemserim. Ancak iş yıllık hazırlamaya gelince Arslanbenzer’in Kars Şairleri Cemiyeti Başkanı gibi davranmasını yadırgardım. Bu hususta Zafer Acar’ın Şiir Yıllığı’nın daha dikkatli ve adaletli olduğunu söylemek istiyorum aslında burada.
Aykut Nasip Kelebek genç şair olarak serzenişinde haklı. Mesela Süleyman Şiiri Kelebeğin, yetenekli bir şiirdi. Yani geleceğe  rahatlıkla yürür. Kalır. Hem akıllı hem lirikti. Bunun gibi üç beş şiir adı daha verebilirdim, değişik isimlerden. Bunların olmadığı yıllığa nasıl şiir yıllığı denir ki?

Yeprem Türk

FAYRAP 81


Konumuz Fayrap. Sayı 81. İlk metin Eren Safi’nin yazısı. Gençleri uykudan uyandırır. Okunmalı. Münafıklık üzerinedir metin. İmzacı akademisyenlerden tutun, üç beş ay önce İç Anadolu Bölgesinde Ermeni illeri şeklinde iç başlık atan Zaman gazetesine kadar uzayan bir ihanet çemberini kapsıyor. Son zamanlarda yaşananları kavratıyor. 
Fayrap’ın şiirleri bilindiği gibi. Neo-epik şiirler. Kolay söylenir, bu arada basit, gereksiz şeyler de şiire sızabilir tabii. Bazı yerlerinde dağılırken şiirler bazı bölümler de etkili şekilde yoğunlaşıyor. Esma Güneş’in ‘Aksaray’a ulaşmak kolaydır/ İnsanlar kolay der metro için/ Hayatın zor olduğunu söyler bu bize demesi aslında neo-epik şiirin mantığını ele veren önemli dizeler. Yalın, direkt ve otantik. Eminim dünyaya ayak basan ilk insan da metro hakında falan konuşsa böyle ifade ederdi durumu.  Elyasa Koytak’ın ‘Uçsuz bucaksız dokuyor herkese yetecek kadar/ herkesi çağıracak kadar kazançsız kendisini’ gibi mısraları var. Buradan Neo-epik şiirin nefesini başka başka yerlere doğru yenilediği çıkarılabilir ancak benim şiir algımdan yine de çok ayrı şey bu.
Fayrap’ın hikayelerini okumadım. Nasıl Dergah’ınkini de okumuyorsam. Artık hikaye metinlerine  bakamıyorum. Fikir gibi etkili olmadığı sürece.  Güçlü şahsiyet güçlü hikaye. Yan yana çünkü. 

Salih Can