Milliyetçilik
ve medeniyetçilik umdesi, cumhuriyetin ilk yıllarında Avrupa’nın zihinsel
haritasına göre şekillenmiştir. Bu alanlarda da aynı mantıkla devrimler yapılmaya çalışılmıştır.
Ancak ne devrimler ne de milliyetçilik ve medeniyetçilik görüşü bürokrasinin dar sınırlarından dışa taşabilmiştir. Halk,
ikisine de mesafeli kalmıştır.
Türk
modernleşmesinin ilk dönemleri solda seçkincilik ve Batıcılık altında ezilirken
son dönemleri ise Bülent Ecevit gibi siyasetçiler tarafında Marksizm özentisi
ile lümpenleştirilmiştir.
Bu arada
çeşitli modernleşme serüvenleri de yaşanmıştır. Sağ Kemalizm, Muhafazakarlık
gibi Yahya Kemal ve Tanpınar düşüncesi türünden gelişimler olmuştur.
***
Milliyetçilik
ve medeniyetçilik; sol siyaset içinde kendine yeni bir anlam bulurken aynı
zamanda onu daraltmıştır.
Sağ ise 1990’lardan
itibaren kendini daha net göstermeye başlayan İslamcı siyasetle, bu kavramları
farklı anlamlarla yoğurmuştur. Medeniyete ve millete bakış açısını değiştirmiştir.
Örneğin medeniyet deyince İslam medeniyeti, millet deyince de İslam milleti
anlaşılmıştır.
Aslında
bu da Kemalizm’in ortaya çıkardığı tefrite karşı bir ifrat durumuydu.
**
İslam
tarihi, insanların Peygambere bakarak, onu örnek alarak bir kişilik
geliştirdiklerini ve millet olduklarını söyler. Muhammed’in Mehmed’i olmak
gibi. Orijinal bir terkiple bir millet olma şekli gibi. Her çeşit rengi ve
toplumu içinde barındıran bir İslam toplumudur, bu kamu.
İslam
milleti diye bir şey dile gelmişse bilin ki millet olma
başarısızlığındandır.
İslam
milleti, modern zamanlarda Ümmet kavramının karşılığıdır. Ümmet şemsiyesi
altında birkaç millet olma şeklini gösterebilir Ümmet. Aynı ümmet iki milleti, iki medeniyeti aynı
Ümmet çatısı altında yaşatabilir.
Çünkü
millet tek devlet , tek medeniyet çatısını ve tek vatan parçasını gerekli
kılar.
Ama
ümmetlik de bu şart değildir.
Y.Türk