Müslümanların hangileri olur
bunlar, bilmem. Ama birçok Müslüman (?)
ahrete vardığında çok şaşıracak. Belki bir kısmı, Müslüman olmamış olduğunu anlayacak. Tarifsiz, böylesi bir şokla karşı karşıya
kalması büyük bir olasılık, modern Müslümanlık tipinin. Masumiyetin,
açıklığın frekansları dışında kalmak olacak sanırım bu tipin kaderi. Kimlerin
yeryüzü hayatı, ahrette onurlanacak; kimlerin cennet hayali suya düşecek
göreceğiz elbet bunları. Mesela, Doğu’da birbirini doğrayıp izzetlerini karşılıklı
yerle bir eden dini örgütlerin hangisi cennete kabul edilecek? Türkiye’de
biri diğerinin ya da devletin kuyusunu kazan cemaatlerin hangileri gerçekten hak sahibi
olacak? Burada susmak lazım. Bu
soruların cevaplarını ‘hak gününe' ulaşmadan vermek gerçekten güç.
Asrımız ne ki, hem overdoz Müslümanlık hem de Müslümansız Müslümanlık
çağı gibi. Yani vasat olan, sağlıklı, orta yolda yürüyen Müslüman pek az. Doğal bir dünya hayatında doğal ve serince bir İslam hayatı yaşamıyoruz.
Ruhbanların ve ölçüsüz liberallerin
elinde şekillendirilmeye çalışılan bir İslam şekli var. Ruhbanca bir tavırla
sera etkisi oluşturarak İslam’a talip olanlar, içe kapanıp, barok tarzı kara
bir suret ve tekinsiz bir işleyişle toplumdan uzaklaşırken; liberaller de işin
suyunu çıkartıp işin özünde ne nas ne de ilke bırakıyorlar. Velhasıl
İslam, onu ılımlılaştırmak isteyenlerle, İslami hayatı değişik örgüt
yapılarına dönüştürmek isteyen iki karanlık mantık arasında çekiştirilip duruluyor. Üstelik bu iki dindarlık çeşidi
oldukça da ilgi görüyor ve onların geleceğine yatırım yapılmaya devam ediliyor. Yani halkça ve ortakça yaşanılan geniş perspektifli İslami hayat
tarzı ışığını giderek çekiyor gibi. Bu da İslami hayatı global ve özel grupların elinde şekillenen
projelere dönüştürüyor. Ruhban din
adamları ve global grupların elinde başka
bir İslam algısının ortaya çıkmasına yol açıyor. Aynı kesimler için, doğrunun ve yanlışın
birbirine karıştığı, doğrunun istenildiği zaman halk gözünde üslup sihirbazlığıyla
eğilip büküldüğü bukalemun felsefesi etkisi içinde kendi kalesinin taşlarını
sağlamlaştırma daha önemli . Buradan müspet bir sonuç çıkar mı? Bence çıkmaz. Temiz
bir tarafın çıkması mümkün mü? O da olası gözükmüyor. Çünkü dinden ziyade
cemaat ya da grupların ayakta kalması daha ön plandadır. Cuma namazları
dışında camilerin boş kalıp, apartman katlarında hücre mescitlerinin dolması
bunun şahididir. Artık Doğu’da
mümin kardeş kavramı yok ediliyor, öldürülüyor. Yerine cemaat kardeşliği inşa ediliyor. Kısacası ayrılıklar git gide kılcal damarlara
doğru da kayıyor.
Burada ne yapabiliriz ? Belki şunu. Camilerde, diğer ifadeyle
de bizim tam merkezimize oturacak ‘tarihi,
iman ve kültür özeti ismimiz (M. H. Tecimen)* olan MEHMET adında buluşmak.
Yeprem TÜRK