17 Ocak 2014 Cuma

Mehmet İsminde Buluşmak



Müslümanların hangileri olur bunlar, bilmem. Ama birçok Müslüman (?)  ahrete vardığında çok şaşıracak. Belki   bir kısmı, Müslüman olmamış olduğunu anlayacak.  Tarifsiz, böylesi bir şokla karşı karşıya kalması büyük bir olasılık, modern Müslümanlık tipinin. Masumiyetin, açıklığın frekansları dışında kalmak olacak sanırım bu tipin kaderi. Kimlerin yeryüzü hayatı, ahrette onurlanacak; kimlerin cennet hayali suya düşecek göreceğiz elbet bunları. Mesela, Doğu’da birbirini doğrayıp izzetlerini karşılıklı yerle bir eden dini örgütlerin hangisi cennete kabul edilecek? Türkiye’de biri diğerinin ya da devletin kuyusunu kazan cemaatlerin hangileri gerçekten hak sahibi olacak?  Burada susmak lazım. Bu soruların cevaplarını ‘hak gününe' ulaşmadan vermek gerçekten güç.

Asrımız ne ki, hem overdoz  Müslümanlık hem de Müslümansız Müslümanlık çağı gibi. Yani vasat olan, sağlıklı, orta yolda yürüyen Müslüman pek az.  Doğal bir dünya hayatında doğal ve  serince bir İslam hayatı yaşamıyoruz. Ruhbanların ve ölçüsüz liberallerin  elinde şekillendirilmeye çalışılan bir İslam şekli var. Ruhbanca bir tavırla sera etkisi oluşturarak İslam’a talip olanlar, içe kapanıp, barok tarzı kara bir suret ve tekinsiz bir işleyişle toplumdan uzaklaşırken; liberaller de işin suyunu çıkartıp işin özünde ne nas ne de ilke bırakıyorlar.  Velhasıl  İslam, onu ılımlılaştırmak isteyenlerle, İslami hayatı değişik örgüt yapılarına dönüştürmek isteyen iki karanlık mantık arasında  çekiştirilip duruluyor.  Üstelik bu iki dindarlık çeşidi oldukça da ilgi görüyor ve onların geleceğine yatırım yapılmaya devam ediliyor. Yani halkça ve ortakça  yaşanılan geniş perspektifli İslami hayat tarzı ışığını giderek çekiyor gibi. Bu da İslami hayatı  global ve özel grupların elinde şekillenen projelere dönüştürüyor.  Ruhban din adamları ve global grupların elinde  başka bir İslam algısının ortaya çıkmasına yol açıyor.  Aynı kesimler için, doğrunun ve yanlışın birbirine karıştığı, doğrunun istenildiği zaman halk gözünde üslup sihirbazlığıyla eğilip büküldüğü bukalemun felsefesi etkisi içinde kendi kalesinin taşlarını sağlamlaştırma daha önemli . Buradan müspet bir sonuç çıkar mı? Bence çıkmaz. Temiz bir tarafın çıkması mümkün mü? O da olası gözükmüyor. Çünkü dinden ziyade cemaat ya da grupların ayakta kalması daha ön plandadır. Cuma namazları dışında camilerin boş kalıp, apartman katlarında hücre mescitlerinin dolması bunun şahididir.  Artık Doğu’da mümin  kardeş kavramı yok ediliyor,  öldürülüyor.  Yerine cemaat kardeşliği inşa ediliyor. Kısacası ayrılıklar git gide kılcal damarlara doğru da kayıyor.

Burada ne yapabiliriz ?  Belki şunu.   Camilerde, diğer ifadeyle de bizim tam merkezimize oturacak ‘tarihi, iman ve kültür özeti ismimiz (M. H. Tecimen)* olan MEHMET adında buluşmak.

Yeprem TÜRK