Karanfil
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi.

Ahmet Haşim,
Ahmet Haşim’den önce tabiat demektir. Haşim deyince ufuk, kızıllık, güneş
içinde hülyadan cibermiş kamışlar akla gelir. Medeniyetin kültür bölümü şairi
Yahya Kemal’in yanında ama aynı medeniyetin ayrı bir blokunda yer alır. Bu
bölümün adı da tabiattır. Ancak şairin ismiyle birlik hemen konusunu ansıtması
da kolay bir şey değildir. Şiirinde Haşim kaynadıkça tabiat da kaynar. Doğa
kaynadıkça da Haşim. Bu bütünleşmeyi sağlamak saflık ve duyuş ister. Haşim’in
kol ve bacakları, tabiatın kol ve bacaklarıdır. Haşim tabiatın dili karşısında
kendi dilini de çözmüş ender bir şairdir. Allah vergisi yeteneğini hastalıkları
ve çaresizlikleri daha da sivriltmiştir.
Türk şiirinin bitmek üzere olan enerji kaynaklarına, yeni bir ocak
açarak karşılık verir. Yeni duygu, tabiat, insan, müzik bir de resul dili akustiği
ocağıdır bu. Bu haliyle Haşim, şiirde devrim yapmıştır. Tabiata bakış açısı
değişir şiirin, Haşim’le. Çünkü her şair,
böylesi bir devrimi yapacak kadar temiz ve çalışkan kalmayı başaramaz.
Haşim’in iyi şiirlerinde cam gibi net bir Türkçe vardır. Bu, şiirde şahit
olduklarımızın gerçekliğinin ifadesidir.
Sadece doğaya kilitlenmek insana bu dili sunamaz. Tabiat ve insanda karşılıklı şavkıyan devasa
manayı, ip gibi incecik mısralarına bindirebilmeyi başarabilmiştir, Haşim.
Aygırların taşıyacağı iri yükleri, duygu patlamalarını kamıştan nalan tüyümsü
şeylere yüklemiştir. Ahmet Haşim’in duyguları boğa gücünde ama bir kuğu kadar
zariftir. Düşünün bir şair, bir öküz gücünün, kuğu kadar kıvrak olmasını
sağlıyor. Bunu yapmak zordur.
Yeprem Türk