Bizim
bir bildiğimiz var ki, ilaç biraz da göklerdedir. Havadadır. Bu hava, bu gök, burundan çekilen, boşlukta yüzen bir
hacim değildir. Milletlerin sıkışma anlarında göz diktiği, işaret
beklediği ve asıl vahiyden sonra gözlere
ve kalplere değen kurtuluş çizgileridir. Umut kapılarıdır. Belki bunu, ilkellik
ve bilimdışı sayabilecek olanlar çoktur. Oysa milletler, geleni gideni gökten
bilmişler, sezmişlerdir. Eskinin, geleneğin masum tavrı bizi bunu böyle
belletir. Hangi tufan öncesi, gök, içe aydınlık vermiştir? Ya da hangi bir kötü olayda gökten kalplere aydınlıklar
inmiştir. Devletler ve milletler var olurlarken ya da yok olurlarken hangi gök
rahat uyumuştur. Biz bilir ki, insan
nasıl insansa, milletler nasıl milletse gökler de göktür. Yerin aynası
olmuştur. Sezai Karakoç’un ‘ Masal’ şiirinde, gelen kötü haber öncesi ‘evin
koynundan kara süt akması’ bu denklemin şiirdeki tecellisidir. Merhameti, kalbi
hala yerinde kalmış insanlar ve devletler yerde olmasına rağmen, gökleri es
geçemez. Göklere bakmayı bu yüzden unutmamalı bir millet. Allah hakkı için bu
görevi es geçmemelidir. Yerdeysek, kim tamamen yerde olduğumuzu iddia edebilir.
Paramiliter realiteden başka. Kalbe giden gerçek yolun gökleri dolaşıp,
menziline ermesini göremeyenlerden başka.
İnsanı düşmüş bir konumda basit bir gerçekliğin yaratığı haline indirmek
isteyenlerden başka. Kim sadece yerdedir de, bir tahayyül kanadı
açmayı başarabilmiştir. Olmayanı oldurmuştur da. Olmadığı bir kalpte kendini
oldurabilmiştir de. Kim göklere bir tarafımızla taşmadığımızı söyleyebilir.
İnsanı bunaltmaya, gerçeklikleri
beyazdan karaya çevirmeye kimsenin hakkı yoktur. Yaratılış, böyle
gerektirmiştir. İnsan ve millet düşmemişse hem yerde hem de göktedir bir parça.
Bütünlük bilgisinden böylece kopmamıştır da. Şimdinin yaşantısını ve geleceğin yaşantı fragmanlarına sahip olabilmiştir. Sadece yer mantığı,
cehenneme varıştır, köklerde başlayan bir kuruma, zayıflama emaresidir.
Paramiliter eşkiyalar, gök yollarını kesmiş demektir, bunun anlamı. Bilinir çünkü, hayat yerin de göğün de
fazlasıdır. Yer ve gök için farklar şarttır, ancak bunların bütünlükten ari
olduğu söylenemez. İnsanın dağları
tepeleri sadece toprak üstünde değil,
kalplerinin ve zekalarının içinde, göklerinin üstünde, bu dünyadan da öte daha nice dağları tepeleri vardır
insanoğlunun. Bu duyuş hem millet hem
devlet adına, insanın bir yönüyle ezeli oluşunun alametidir. İnsan hayatında sadece yere
iman, düşmüş insanın körlüğünden inşa ettiği bir şeydir.
adem kalan