13 Ekim 2015 Salı

İslamcılık: Ümmetçiliğe Yaralı Kardeş



İslamcılığa ne diyeyim. Ama İslamcıları seviyorum. Çünkü hep iyi niyetli oldular, İslamcılar. Sünni bir diriliş için yola koyuldular, bu nedenle seçebilecekleri yegane şeyi, İslamcılığı seçtiler. İslamcılık, yeni yüzyılın aslında tek diriliş, fikir aktörü. Ve İslamcılığın, Ümmetçiliğe parallel olarak geliştiği görülür. İslamcılığın, ümmetçilik kadar köklü bir duruşa intikal edemediği de hissedilen bir şey. Yoksa İslamcılar kısım kısım kavmiyetçilik eksenlerinde niye gezsinlerdi.  Neden ırkçılık yaparlarken İslamcı sayılsınlardı. Tüm İslamcıları kasdetmiyorum tabii. Elbette bu yüzyılın (1900) başından beri Batıcı ulusçuluğa alışmışların o dünyadan çıkıp kişilikle millet olma durumuna geçmeleri kolay olmayacaktı. Fireler verilecekti. Ama doğrusu biz firenin bu kadarını da beklemiyorduk, beklenemezdi de.  Bir şeyler demek ki, iyice içimize işlemiş, onu oradan atmak da kolay olmayacaktır. Sanırım bu hesap edilmedi. Açıkçası şartlarını ve kendi argümanlarını oluşturmadan yola çıkması İslamcılığın, ümmetçiliğin ön versiyonu denebilecek bir hareket olarak  iddiasının altında kalmasına neden oldu. Ümmet coğrafyasında derin hatlar oluşturamadı, islamcılık. Ancak ümmetçi yaklaşımlar alanında epey mesafe alındı denebilir.   Örneğin  Batı siyasi küreye doğru koşan Sünni dünyaya sekülerleşerek millet olma anlayışı karşısında ayrı ve yerli kurucu öge olarak ümmetleşerek millet olma gibi bir kadim prensibi hatırlattı, bize İslamcılık.  Meydanı boş bırakmadı. Yeni bir düzen iddiasını dillendirebildi. Ancak bu hususta gerçek şu ki: acemiydi.  Yani İslam dünyası için ümmetleşerek millet olma gibi ve bizim için de son derece net olan bir şeyi halka yayarken muğlaklık oluşturmaya, onu sırf bir entelektüel birikim gibi sunmaya gerek var mıydı? İslamcı kavramlar niye halkla birlik onunla aynı kulvarda yaşayarak derlenmedi, deneyimlenmedi? Ayrı ve özgün bir deyiş olarak islamcılığı, bu durumunu ve kendi mantığını halka anlatmada zorluk çekerken gördük, hep. Doğrusu ya, Batı’da aydınlanmacı düşünce varsa bizde de İslamcılık olmalıydı. Ki İslamcılık biraz da böyle çıktı.  Önceki İslam medeniyetlerinde olduğu şekliyle halkın içinden kütüphanelere değil de kütüphanelerden halka yayılma durumu onun halka inmedeki en büyük  problemi sayılır. Diğer yandan düşündüğü şeyi ümmete ulaştırmak için, halkın dilinden  anlayan ve halka haliyle teminat veren bir Yunus bir Mevlana peşinde koşmadı İslamcılık. Bir paralellik olsun diye buraya yazıyorum. Avrupa aydınlanmasının halkın dilinden anlayan bir şair doğuramadığını hep söylerler. Ve Aydınlamacı düşüncenin insan katında geldiği yer malum: Formiyet. Burjuvazi görgüsüyle çizilen millet oluşumları.  
Avrupai halkların kaderleri artık toplum içinde nefes alarak değil, kulislerde, loncalarda konuşuluyor. İslamcılık aynı namla hiçbir yerde yaşanmadan Mısırda yazıldı, liderini bir kütüphanede değil Türkiye’de -halkın içinde yaşayan Recep Tayip Erdoğan ile -buldu. Ve bu buluşmanın şu an için net bir devamı gelmedi. İslamcılığın uyanmasıyla İslam aleminin içine monte edilmiş parçacıklar devreye sokulunca İslamcılığın işine ara verdi. Sünni dünya kaderde birleşmeye doğru yol alırken bu Batıcı parçacıklar, birer engelleme hendeklerine dönüştürüldü. Aslında İslamcılığın bu engellere tıkanıp kalması onun bu işlerde biraz öngörüsüz, dahası da mesela Batı’daki herhangi bir teori şeklinde hareket etmesindendir. Batı’nın teori, düşünce üretimi karşısında duyulan aşağılanma tepkisiyle yapılmış eleştiri ve düşünce üretme yanıyla var olmuş olmasındandır.  Tepkisel kalmasındandır. Ümmetçiliği enteletüel düzeyde inşa etme takıntısındandır. Bir Yunus’a sahip olmamasındandır. Bu usül de biliyoruz ki, paramiliter denilen bir bünyeye götürüyor bizi. Ve sonuçta ümmetçilik derken Batı nazarında gerici ve eski sayılmaktan korkanların Ümmetçilik kavramı yerine İslamcılığı tercih etmesi gibi bir hal var karşımızda. Fakat İslamcılığı dışlamak gibi bir lüksümüz de yok.  İslamcılık için ümmetçiliğin yanında bulunan yaralanmış, yorulmuş, aldatılmış bir kardeştir, diyoruz. Ve onun deneyiminden faydalanmamız gerekiyor.



Yeprem Türk