21 Ocak 2017 Cumartesi

15 Temmuz: 5




Şu vahiy ülküleri:
Bedir ülküsü olmasaydı.
Malazgirt ülküsü olmasaydı.
Kurtuluş Savaşı ülküsü olmasaydı.
Ve nihayetinde 15 Temmuz Harbi ülküsü olmasaydı.
Yaşamak istemezdim.
Allah’ım uzatma dünya sürgünümü benim, canımı al diye söylenir dururdum.
***
Milletimin de bu konumdan uzak olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü modernizm; halkımızın biçimini, geleneğini, mazmunlarını tutsak eylemişti.
Hem mana hem söz olarak toplumumuz, modern siyasa tarafından terk edilmişti.
Araçtan, kendine ait bir zaman ve mekanın duygusundan yoksundu. Ve bunları bir türlü elde de edemiyordu. Dünyada niye durulsundu.
Söz, politika ve kültür cephesinde mühimmat tükenmişti.
Kainattaki halimiz,  dünyadaki son gün, daldaki son meyve gibi görünmüştü.
***
Dünyanın sonuncu günü, birinci gününe bitişikti oysa.
Hicret fethe yakındı.
Kayboluş doğuşa uzak değildi.
Susmak, konuşmağa az kalmış demekti.
Güneş batmışsa, doğmadan gelmeyecekti.
Taleal bedru tınısı tepelerin ardından duyuluyordu.
***

15 Temmuz nefesi bize işte bütün bu duyguları baştan sona yaşattı.


y.türk  

15 Temmuz: 4




Nefes, bir millete her zaman değil, ara ara verilen bir şeydir. Her daim nefes elde edemezsiniz. Önemli bir savaşla, kritik noktalarda kazanabilirsiniz onu ancak. Ve birkaç asır bu nefesi kullanırsınız. Tükenince nefes, onu tekrar edinmenin çarelerine başvurursunuz.
İnsan bunu yapar. Cemiyet yapar. Fikir yapar, felsefe yapar. Şiir yapar.
Düşünün çağımızın siyaseti açısından hiçbir referans, işe yaramamıştır. Binlerce siyaset bilimciden okunan milyonlarca bilgi parçacıkları siyasetimizin geleceği açısından pek fayda sağlamadı. Ve siyasamızı büyük oranda kök ve referans kargaşasına sokması da caba olarak kaldı. 15 Temmuz Direnişi, bu kargaşayı sonlandırdı, düğümlenen yerleri gösterdi. 
Sanatımızdaki üstünlük de deneysel veya biçimsel çalışmalarla değil, nefesle kazanılacaktır. Ve bu nefes, sanatımızı, şiirimizi yenileyecektir. Biçimsel değişikliğini şiir, kökten gelen böylesi bir etkiyle yapacaktır.
Düşünün ki, Bedir nefesinden sonra cemaatin birçok unsuru yenilenmiştir.

Malazgirt Harbi, Kurtuluş Savaşı sonrası, hayatımızda yeni sayfalar açılmıştır.



y.türk  

15 Temmuz: 3




Bundan yüzyıl önce yeni devleti kurduk da ancak ruhunu tam kuramadıktı.
Halkımız ve devletimiz kendi ruhundan konuşamamıştı, buna yeltendiğinde ise susturulmuştu.
Kendi ruhumuzdan madem söz edemiyoruz, oradan doğamıyoruz; başka ruha da teslim olmayacağız, onu konuşmayacağız demiştik. Çenemizi kapamıştık.
Bu durum, bizde büyük bir kırgınlığa küskünlüğe yol açtı.
Yetmiş seksen yıl boyunca milletimiz R. Musil’in roman kahramanları gibi duygusuz, betonerme bir atmosferde yaşadı.
Mobidik gibi hiçbir şey yapmak gelmedi insanımızın yüreğinden.
Sabır olmasaydı yeryüzünde bir gün kalınabilir miydi? Deyip de bir an önce ahrete kaçmak isteyen kişilikler haline gelmiştik milletçe.
Üstelik, düşünsel olarak modern çağ tarafından da dolandırılmıştık.
Ülkemize ihraç edilen birçok ideoloji ve fikir, insanımızın ruhunu bu topraklardan koparmıştı.
İdeolojilerle insanlarımızı paylaşanlar, aynı ideolojilerle topraklarımızı bölmeyi talep etmişti.
Hem sözümüz ağzımıza tıkansın hem de vatanımız olmadık ikinci el, pert olmuş fikirlerle doldurulsundu.
Ya Rab, buna nasıl dayandık, hala şaşıyorum. Ülküsüzlükten, suskunluktan ve bir türlü toparlanamamaktan insan ölebilir oysa.
Öldürmeyen Allah öldürmüyor.
Bütün bu unutulmuşlukların ve kıstırılmışlıkların toplamı,15 Temmuz Direnişi gibi ulvi bir hareketi doğurdu.
Milletim o gece her şeyi göze alarak, ana ruhuna, kendi sözüne hicret eyledi.
Ulu vahiyle göz göze geldi.
Kendini de sözünü de diriltti.
Eğriltilmeye çalışılan onurunu düzeltti.




 y.türk  

15 Temmuz: 2




Günümüzün devlet ve millet olarak şartları, daha önceki devletlerimizin ilk dönemlerine çok benziyor. İlk dönemleri devletlerimizin, genelde akidevi temelleri kurmakla geçiyor. Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana akidevi bir kaidenin, her şeye rağmen az da olsa gizli gizli örüldüğüne tanık olunmuştur. Daha önceki resmi ideolojilere takılmadan gerçekleşmiştir, bu örüş. Örneğin Mehmet Akif ve Yahya Kemal’den tutun;  Necip Fazıl’a, Sezai Karakoç’a; oradan da Mavera ve Edebiyat dergilerine kadar, sanat ve edebiyat anlamında akidevi modern kök oluşmuştur. Çağın koşulları göz önünde bulundurularak akide yenilenmiştir. Bu yenilenme yeterli midir? Elbette değildir. Bunlar sadece başlangıçtır. Sanat anlamında bu temeller atılmaya devam edilecektir.

15 Temmuz Direnişi’nin ortaya çıkardığı diğer husus ise milletimizin kişiliğindeki akideyi inancına uygunca yenilemesidir.  Örneğin o gece milletimiz, ne bir imgesel ne de her hangi bir ideolojik etkiyle meydana inmiştir. İşgalcilere karşı,  Muhammed’in Mehmetleri şeklinde bir karşı koyuş gerçekleştirmiştir. Muhammmediler olarak, Mehmetlerin üslupta zirvesi olan Yunus tavrı, ülkenin ve milletin geneline yayılmıştır. Ve vatandaşlarımız vardığı o ulu kapıdan, buğday değil nefes dilemiştir. İşte bu direnişle bize verilen nefes de 15 Temmuz diriliş ruhu olmuştur.

15 Temmuz gecesi, kimsenin rengine, soy sopuna bakılmadan ortak bir kişilik etrafında bir iman, vatan, medeniyet savunması verilmiştir. Ve bu tutum, bizim gelecekteki siyasamızın akidesini oluşturmuştur.



 y.türk  

15 Temmuz: 1



Devletler, yüreğe benzer, bazen içe kapandıkça bazen de dışa açıldıkça yeşerir. İçe dönmen gereken yerde, içe gitmek; dışa doğru huruç etmek lazım olduğunda içten dışa yürümek şifadır. Osmanlıdan sonra devletimiz içe evrildi. Bu içe dönüş, nefes tazelemeyle eş değerdi. Ancak bu, hem emperyal devletler tarafından hem de onların bizdeki temsilcileri bakımından yanlış anlaşıldı. Devletimizin ebedi bir azalış üzere olacağı zannedildi. Tanzimat Fermanıyla ve Mustafa Reşit Paşalarla başlayan yabancı unsurlara taviz akışının bu topraklarda daha da devamı planlandı. Mevki olarak İslamiliğin yeri, diğer yabancı unsurlara göre epey daraltılmak arzulandı. Artık Anadolu’da, İslami unsurların; diğer yabancı ögelere göre olan denkliği onlara yetmiyordu; İslami olan her şeyin değeri daha da aşağı çekilerek Anadolu’dan atılması gerekiyordu. Bu içe dönüş ve taviz seremonisi, 15 Temmuz Direnişi’ne kadar sürdü.  Eğer bu gidişata dur denmeseydi 15 Temmuz’da, bu topraklarda İslam’a ayakta bile yer kalmayacaktı


y.türk  


17 Ocak 2017 Salı

Kanlı Canlı Şiir



Kanlı Canlı Şiir’, Aykut Nasip Kelebek’in ilk poetik kitabıdır.  Kitabın konusu elbette şairlerdir. Ancak asıl amacı imgenin yeni konumuna dairdir. İmgenin Yahya Kemal’den sonraki çizgisine ve günümüz seyrine ışık tutuyor kitap.  Hakan Arslanbenzer ‘İmgenin Ölümü’nü ilan etmişti, doksan kuşağının bir şairi olarak. 2017’ye giriyoruz, Aykut Nasip Kelebek de ‘İmgenin Dirilişi’ni yazıyor. Ve bu uyanışı, Zafer Acar ile başlatıyor. Kendi şahsındaysa sürdürüyor.
Kitabın 15 Temmuz Direnişi sonrası çıkmasının ayrı bir önemi var.  Artık edebiyatımız 15 Temmuz Öncesi, 15 Temmuz Sonrası şeklinde konumlandırılacaktır. Kanlı Canlı Şiir, bu esnada şiirin kalp atışının hızlanacağını müjdeler. İmgenin  kullanım kılavuzu olarak edebiyatımızdaki yerini alır.
Nihayetinde kitaptaki asıl önemli iki mevzu: Şiirde kalite ve imgedir.  İmgenin Yahya Kemal ile Osmanlılaştığını düşünürsek; bu kitapta, imgeyi sufileştirme  gayretleri göze çarpıyor.

                                               
                                                                   (Kuruluş, Sayı 19)

Y.Türk