21 Ocak 2017 Cumartesi

15 Temmuz: 3




Bundan yüzyıl önce yeni devleti kurduk da ancak ruhunu tam kuramadıktı.
Halkımız ve devletimiz kendi ruhundan konuşamamıştı, buna yeltendiğinde ise susturulmuştu.
Kendi ruhumuzdan madem söz edemiyoruz, oradan doğamıyoruz; başka ruha da teslim olmayacağız, onu konuşmayacağız demiştik. Çenemizi kapamıştık.
Bu durum, bizde büyük bir kırgınlığa küskünlüğe yol açtı.
Yetmiş seksen yıl boyunca milletimiz R. Musil’in roman kahramanları gibi duygusuz, betonerme bir atmosferde yaşadı.
Mobidik gibi hiçbir şey yapmak gelmedi insanımızın yüreğinden.
Sabır olmasaydı yeryüzünde bir gün kalınabilir miydi? Deyip de bir an önce ahrete kaçmak isteyen kişilikler haline gelmiştik milletçe.
Üstelik, düşünsel olarak modern çağ tarafından da dolandırılmıştık.
Ülkemize ihraç edilen birçok ideoloji ve fikir, insanımızın ruhunu bu topraklardan koparmıştı.
İdeolojilerle insanlarımızı paylaşanlar, aynı ideolojilerle topraklarımızı bölmeyi talep etmişti.
Hem sözümüz ağzımıza tıkansın hem de vatanımız olmadık ikinci el, pert olmuş fikirlerle doldurulsundu.
Ya Rab, buna nasıl dayandık, hala şaşıyorum. Ülküsüzlükten, suskunluktan ve bir türlü toparlanamamaktan insan ölebilir oysa.
Öldürmeyen Allah öldürmüyor.
Bütün bu unutulmuşlukların ve kıstırılmışlıkların toplamı,15 Temmuz Direnişi gibi ulvi bir hareketi doğurdu.
Milletim o gece her şeyi göze alarak, ana ruhuna, kendi sözüne hicret eyledi.
Ulu vahiyle göz göze geldi.
Kendini de sözünü de diriltti.
Eğriltilmeye çalışılan onurunu düzeltti.




 y.türk