Dergide 'Yunus Emre'nin Misyonu' nedir? Sorusuna cevap aranmış. Aslında bu konuya Kenan Göçer'in 'Yunus Emre Ne dedi? (İzonomi Temelli Ekonomik- Politik Yaklaşım) kitabı bağlamında Kaygusuz dergisi de değinmiş. Ama önce ben, Ali K. Metin'in 'Şiirimizde Yunus Emre Misyonu ve Kanon Meselemiz' başlığı altında açıkladığı Yunus Emre'yi konuşmak isterim.
Fuat Köprülü, Yunus'u Türkçe'nin kurucusu olarak göstermişti. Zaten Cemal Süreya'da bu kurucu işarete binaen 'Türkçe'nin süt dişleri' demişti.
Aslında Yunus sadece bir toplumun değil medeniyetin de başıdır, ruhudur. Yunus'un İslam'ı anlatış şekli, Vahdet-i Vücut meselesinde olduğu gibi farklıdır. Ben onun bu sade ve açık anlatımından dolayı tarzına 'yayla tasavvufu' demiştim. Vahdet konusunun ağdalı ve ağır diline bir açıklık, zindelik, sadelik hatta tatlılık ve samimiyet getirmişti. Vahdet-i Vücut birikiminin nefes haline getirilip topluma yayılmasında onun emeği tartışılmaz. Yunus olmasaydı, örneğin İbn-i Arabi toplum nazarında anlaşılmakta zorluk çekecekti. Bunda her şeyi şiire dönüştürme yeteneği olan Asya hayat biçiminin önemli bir etkisi var. Ezel-i Hikmet kavramı Yunus'un şiirinde mısralara dönüşür. Yıllarca işlenen ve Ezel-i Hikmet bağlamında şekillenen Vahdet meselesi şairane bir dille Yunusla taçlanmış olur.
Ama Ali K. Metin, Yunus'un hak ve adalet gibi sosyal konulara eğilmesinde bir yetersizlik görüyor. Bu yönden Yunus şiirinin etkileyiciliğinin biraz yara aldığına kanaat getiriyor. Kültürümüzdeki alevi- sünni ayrışmasını da bu eksikliğe bağlıyor. Ali K. Metin, burada yanılıyor. Alevi- sünni meselesinin temelinde sosyal konulara uzaklık, yakınlık ve ya mistisizm yoktur. Daha çok yerleşiklik ve bu yerleşikliğe karşıtlık vardır. Yani kurumsallaşma ve muhaliflikle açıklanabilir bir durumdur, bu. Şiirdeki sosyallik meselesine gelince bin yıldır azar azar birike birike gelen sosyallik, adalet, eşitlik gibi konular Akif'in elinde zirve bulmuştur. Türk şiirinde hiçbir şair Akif kadar sosyal bir şiir yazmamıştır. Türk şiirinin bir kanadı Yunus ise diğer kanadı Akif'tir.
Bir de Türk şiiri lirizim ya da epik gibi isimlendirmelerle temellenmez. Lirizm de epik söylem de her dönemde her şiirde kısım kısım görülebilecek şeylerdir. Türk şiiri tezlerle temellenir ya da bölümlenir. Hakikât ve söylem tezlerle can ve hayat bulur çünkü.
*
Gelelim Yunus ve İzonomi konusuna. Edebiyat Ortamı Kenan Göçer ile söyleşi yapmış. Oradan şurayı alıntılamak isterim: 'İzonomi, bu anlamda bir eşitlik (isos) yasası (nomos). Bu ise düşünce değil, ancak yaşam tarzıdır diyebiliriz. Hatta üretim tarzından kaynaklı bir yaşam tarzı. ...Kojin Karatani, bunun ilk olarak İyonya'da ortaya çıktığını söylüyor İzonomi adlı kitabında. ( Kenan Göçer)
Kojin Karatani'ye göre, izonomik yönetimi gerçekleştirenler, Yunan anakarasından savaşlar dolayısıyla Batı Anadolu kıyılarına göç edip de yerleşen insanlar. Yunan'ın inanç sistemlerini, katılaşmış felsefelerini geride bırakıp ekonomi, hukuk ve bilgi olarak kimsenin kimseye üstün gelmediği eşit ve özgür bir toplum hayatı kurmuşlar. Yani aslında hiçbir otoritenin olmadığı eşit ve özgür bir toplum modeliydi geliştirdikleri şey.
Yunus, İzonomi'ye ne derece yakındır; görmek isterim açıkçası. Kojin Katarani'nin kitabının adı 'İzonomi ve felsefe' dir. Çünkü izonomi olmasaydı felsefe de olmazdı. Önce felsefenin tanımını alalım Farabi'den. Farabi'ye göre din, soyut- kavramsal niteliğe sahip olan felsefenin insan hayatına dokunmasını ve onu şekillendirmeyi amaçlar ve felsefe dinden öncededir. Aslında bu felsefe tanımı İzonomiyi imler. Kavramlar yokken, yani felsefe daha ortaya çıkmamışken varlığın evrendeki hareket ve seyrine izonomi, denir. Tecellideki devran da diyebiliriz buna. Sonra bu tecelli, eski Yunan filozoflarınca tanımlandı, farklı bakış açılarında formüllendi felsefeye büründü. Farabi, soyut- kavramsal niteliğe sahip olan felsefe derken izonimiye atıf yapıyordu. İzonomi bir yaşantı ve akıştır çünkü. Sonra felsefe dili ve işareti haline gelir. Mitlerle de donuklaşır, katılaşır, kurumsallaşır, kendince mezhepleşir. Grek felsefesi de orada katılaşır, yolunu kapatır. Yolunu açması için o doğal, kavramsız akışa- izonomiye- tekrar dönmesi gerekirdi. Bunu Batı Anadolu kıyılarına gelenler, izonominin üstündeki bu katı birikimi atan İyonyalılar yapar. İzonomi doğadaki Tanrı kanunudur. Hakan Şarkdemir 'Mit, Batıl Hakikat' demişti, Buzdokuz'un bir sayısında. Aslında batıl olan hakikat mit değil izonomi'dir. İznomi'nin de batıllığı dinin gelişiyle gerçekleşir. Mit, izonominin cesedidir.
İznomi doğal bir haldir. Eşit ve özgürdür ve öyle olmasa bile öyle görülür. Doğa gibi eksik olan fazla olanı alır; fazla olan az olana verir. Isonomia, Yunan çağında sağlığı koruyan sıcak/ soğuk, ıslak/ kuru, acı/tatlı karşıtlıklarının eşitliğini ifade eder. Ve bu karşıtlar birbirlerini denger: Eko-denge. İznominin Hint ve Çin felsefelerinde birçok yansımaları vardır. Örneğin Lao Tzu (Lû Çû)'nun 'Erdem Rehberi' isimli eserinde ' Göğün Taosu, ne kadar benzer yayı gerene!
Üst ucu aşağı bastırır, alt ucu yükseltir.
Çok olanı azaltır,
Eksik olanı tamamlar.
Göğün Taosu'nun anlayışı böyledir,
Çoğu azaltmak, azı çoğaltmak.
şeklinde söylediği şey izonomidir.
Rouseau, Henry David Thoreau gibi doğacılar aslında modern izonomistlerdir. Kök yenilemek isteyen modern Grek takipçilerin ulaşmak, yeniden el ve ya nefes almak istedikleri yerdir.
İzonominin Türkiye'ye girişi yeni değildir. Daha önce yapılmış ekolojik demokrasi, ekolojik kent gibi adlandırmalar bu kaynağın bir yansımasıdır. Murray Bookchin'in bu hususta epey bir çalışması var. Ve izonomi, Avrupa'nın ufkudur, nihai hedefidir. Ama dili tabiata, tabiî dengeye (izonomiye) çıkan bir uygarlığın tabiatı da yok etmesi düşündürücüdür. Tabiatın insandan alacağı var. Ve izonomiyle doğa insanda olan kısmını da alacaktır.
Lisanını tabiattan Tanrı'ya çıkaran Yunus'u izonomi ile açıklamaksa Yunus'un dilini aşağı çekmektir. Yunus'un lisanı hem izonomi hem de son tahlilde dili Tanrı'ya çıkan Ezel-i Hikmet ile iç içedir.
İkisi de hakikattir. Ezel-i Hikmet de hakikattir. İznomi de. Ama izonomi doğanın bir hakikâtidir. Ezel-i Hikmetse insanın. Farksa şu: İzonomi'de terbiye yoktur.
Y. Türk