23 Ekim 2021 Cumartesi

DERGÂH, HAZİRAN 2021


Dergâh’ın şiirleri tutuk ve tumturaklıdır. Yani kendine hastır. Orada şiir yazanlar, zamanla da aslında birbirlerine benziyorlar.

Osman Nuri Tolar, daha önce karşılaşmadığım bir isim. Buradaki şiiri Ezra Pound’un Kantolar’ını hatırlattı. Bence Dergâh, hikâyede daha başarılı ve özgür bir çizgi tutturabilen bir dergi. Bunda Mustafa Kutlu’nun zamanında dergiye bıraktığı tohumlar var. Dergâh’ın şiirde yüksek ve özgür yapıya varması için Yahya Kemal ya da Ahmet Haşim gibi bir büyük şaire kavuşması gerekir. Yahya Kemâl’den Ali Ayçil’ e; biraz da mektepten taşraya demektir. 

İsmail Güleç, Yanmaktan Kaçış adlı metniyle Cahit Sıtkı Tarancı şiirini ve şairin ölümle olan münasebeti üstüne düşünmüş. Bana göre ölüm hakkında tefekkür yapmak ve bir kanaat elde etmeye çalışmak şairane bir şeydir. Holderlin, ‘İnsan yeryüzünde şairane kaimdir, der ya; biz de anlam yeryüzünde ölüm düşüncesi ile kaimdir, diyelim. Ölüm, hayatın manasını verir. Ve insan ömrüne mana sondan başa doğru gelir. Kur’an da zaten ölüm hakkında düşünmemizi, ondan ibret almamızı öğütler. Ölümü bilmek, hayatı bilmektir. Yunus, sinlerden ibret alır. 

Tevfik Fikret’in trajedisini, Abdullah Uçman yazmış. Ah Halûk. Tevfik Fikret’in promete’si. Şiir serüvenini sabah ezanıyla başlatır, ‘Târih-i Kadim’ ile bitirir. Divan şiiri, Muallim Naci, Recaizade M. Ekrem, A. Hamid ve etkin derecede bir Bodler etkisi. Ve İskoç ışığı.  Bir yerlerden ışık gelirken ahlâkıyla ve kişiliğiyle gelir. Dünyada personasız, karaktersiz bir ışık yoktur. Nebiler Allah’ın ışığını dünyaya taşırken bile bu böyledir. Bu nedenle ışıkta Muhammedîyiz. Ama Fikret’in modern şiirdeki yenileşmeye katkısı yadsınamaz.   

Çağımız şiirimiz açısından bir amentü çağı. Fikret’ten, Sezai Karakoç’a, İsmet Özel’e kadar bir amentü geçidi vardır.  


Y. Türk