15 Eylül 2014 Pazartesi

Kabileciler, Hava kabarcıkları, İstiklal Marşı




Geçmişte bazı dergiler ne kadar ırkçı bir tavır takınmışsa, bazıları da bayrak gibi değerleri tamamen saf dışı ederek o derece, Anadolu’ya göre nihilist bir söylem yaptılar. Dergilerin  ‘iğne’ dosyalarını düşünmek burada ufuk açar. Kültür ve medeniyet karşıtlığından yola çıkan matbulardan kültürü öne alanların süreci ırkçılıkla tamamlamaları, medeniyet deyip de başka bir şey demeyenlerin bayraksız, kültürsüz bir zihniyete ermeleri bu bakımdan önemli. Birincisi kabileciliği ikincisi ise dini bir nihilizmi doğurdu. Kültürün medeniyeti; medeniyetin de kültürü beslediği; bunlardan birinin eksikliğinin ikisinin de ölümü anlamına geleceği düşünülmedi. Bugün bu iki tercihten birini yapmış olanlar aradaki mesafeyi epey açmış durumdalar.  Bunların yakın noktalarda buluşmaları bile zor gözüküyor. Kültürcülerin ve medeniyetçilerin  el ve avuçlarında bir şey kalmadı gibi.  Yalnız kültürcülük ya da sadece medeniyetçilik tercihi iflas etmiş vaziyette.

Cumhuriyetin kafa yapısına sığmıyor, bu  iki şeyin meczi. Genellikle cumhuriyetçiler sadece kültürü seçerek bu toprakların tarihine meydan okurken; buna karşı tavır alan medeniyetçiler de Müslüman halk katında havarisi olmayan İsa’ya döndüler. Açıkçası toplumdan koptular. Müslümanları  Allah’a iman etmiş hava kabarcıklarına benzetenler de dosyalarında ‘iğne’yi işleyip matbu dergiciliğe hakaret edenler de cezasız kalmamalılar.  Bunlar onların yüzlerine vurulmalı ve bu şekilde onlar, cezalandırılmış sayılmalılar.  

İstiklal Marşı, (sırf) cumhuriyetin marşı olamamıştır. Olmamıştır. Misak-i milli ile birlikte bu iddiasını hem geri almış hem de almamış bir marştır, İstiklal Marşı. Evlad-ı iyal hem içerde hem dışarıdadır çünkü. Kültür ve medeniyet biraz da et ve tırnak olayıdır.  Mehmet Akif,  her ne kadar ahir ömründe Mısır’dan dönüp gelmişse de tam bir ruhaniyetle gelmez. Hem kültürü hem medeniyeti İslam odaklı mezcetmiş bayrağın bekası ne ise İstiklal Marşı’nda olan şey de budur. Asıl mevzua vurgudur. İstiklal Marşı’nı cumhuriyet marşı saymak yanılgıdır bu nedenle. Büyük devlet ve bu devlete gebe halk için söylenmiştir, İstiklal Marşı.


Adem Kalan

14 Eylül 2014 Pazar

DEĞİNME

Kriz anlarındaki metafizik ve imge farkı, kriz   anlarındaki Kadıköy ve Üsküdar  farkıdır.


Bize 1950’lerde taşan ‘bunaltı’ edebiyatı, bizde yerel iki çeşit seyre yol açar. Yani bunaltı, Anadolu’ya özgü bir sürrealizme yol olurken diğer yandan arabeskleşmeye de hız verir. Bu da aslında Anadolu’da hem imgeciliği hem de varoş muhitlerdeki Anadolu’ya has bir arabesk tutumu kanatlandırır. Oysa Anadolu’nun birikiminde sürrealizm ve imge yoldaşlığı pek yoktur. Olduğunu zannettiğimiz şeyler de metafizik bir metotla doğmuş olan şeylerdir. Metafizik özde İslami bir şeydir. Tabi ki öncesi de var. Ama artık biz son dine İslam, onu yaşayana da Müslüman demekteyiz. Bu son söylenenle aslında metafizik ve imge daha iyi anlaşılmaktadır. Tahrifler, metafizik aynayı tozlandırdığı için bazı şeyler net şekilde ifade edilemiyor. Ama insanlar, oradan da vazgeçmek istemiyor. Kanımca metafizik bu yolla kendini imgeden ayırıyor. İnsan, problemlerini ya öyle ya böyle çözmek zorunda çünkü. Bunalım, bir şekilde atlatılmak için ya da içinde boğulmak için doğan bir şeydir. Bunalım anlarında Sürrealist bir çözüm veya arabesk bir tavır yerine Müslümanca bir tutumu yeğlemek esastır. Buna metafizik direnç demek daha yerinde olur. Halk katında ise metafizik, ki metafizik umut verir, arabesk karışımı bir iklimle belirir. Anadolu insanının tasavvufi bağlardan uzaklaşması hem de ondan kopamamış olması bunu sağlar.  Ve halk bu şekilde gemisini kurtarır. Sanayileşme, şehirleşme ve buna bağlı ortaya çıkan geçmişten kopuşlar, çoğu yerde bu tutumları bizde itiyat haline getirdi. Bunalımın tetiklendiği dönemlerde sosyolojinin özellikle toplumun bu yönüne doğru kaydığı ve dikkat çektiğini biliyoruz. Terapiler, plasebolar vs. bu dönemlerin ürünüdür.  Krizleri hakikat kalkanıyla karşılama, toplum olarak bir mesele haline geliyor git gide. Anadolu, tasavvuf temelden uzaklaştırılmak isteniyor çünkü.  Bu duruma İmge, duygusal ve içten yalanıyla; arabesk de sağladığı katarsisle bu da yetmezse alkolle destek veriyor.

Bu yüzden (modern) Türkiye halkını, tarihimizin en arabeskleşmiş halkı olarak görürüz. Moğol istilası bile bu tür bir hadiseye yol açmamıştır. Metafizik bir direniş vardı, orada. Siyasamızı da imgeciliğin sağladığı bir düşün gemisi olarak söylemek hakkımızdır. İmgeciliğin, metafizik gibi bir işlev ve doğal bir görev görmediğini de. Hatta imgeciliğin ,kesatlığı  ve sathi benzerlikleri yüzünden metafiziğin adını kötüye çıkarmış olduğunu da. Ama krizlerde, umut ve tevekkülle, orijinal, temiz  bir psikoloji ve sosyolojinin ip uçlarını da görmek rahatlatıyor bizi.


Salih Can