Kriz anlarındaki metafizik ve imge farkı, kriz anlarındaki Kadıköy ve Üsküdar farkıdır.
Bize 1950’lerde taşan ‘bunaltı’ edebiyatı, bizde yerel
iki çeşit seyre yol açar. Yani bunaltı, Anadolu’ya özgü bir sürrealizme yol
olurken diğer yandan arabeskleşmeye de hız verir. Bu da aslında Anadolu’da hem
imgeciliği hem de varoş muhitlerdeki Anadolu’ya has bir arabesk tutumu
kanatlandırır. Oysa Anadolu’nun birikiminde sürrealizm ve imge yoldaşlığı pek
yoktur. Olduğunu zannettiğimiz şeyler de metafizik bir metotla doğmuş olan
şeylerdir. Metafizik özde İslami bir şeydir. Tabi ki öncesi de var. Ama artık
biz son dine İslam, onu yaşayana da Müslüman demekteyiz. Bu son söylenenle
aslında metafizik ve imge daha iyi anlaşılmaktadır. Tahrifler, metafizik aynayı
tozlandırdığı için bazı şeyler net şekilde ifade edilemiyor. Ama insanlar,
oradan da vazgeçmek istemiyor. Kanımca metafizik bu yolla kendini imgeden
ayırıyor. İnsan, problemlerini ya öyle ya böyle çözmek zorunda çünkü. Bunalım, bir
şekilde atlatılmak için ya da içinde boğulmak için doğan bir şeydir. Bunalım
anlarında Sürrealist bir çözüm veya arabesk bir tavır yerine Müslümanca bir
tutumu yeğlemek esastır. Buna metafizik direnç demek daha yerinde olur. Halk
katında ise metafizik, ki metafizik umut verir, arabesk karışımı bir iklimle
belirir. Anadolu insanının tasavvufi bağlardan uzaklaşması hem de ondan
kopamamış olması bunu sağlar. Ve halk bu
şekilde gemisini kurtarır. Sanayileşme, şehirleşme ve buna bağlı ortaya çıkan
geçmişten kopuşlar, çoğu yerde bu tutumları bizde itiyat haline getirdi.
Bunalımın tetiklendiği dönemlerde sosyolojinin özellikle toplumun bu yönüne
doğru kaydığı ve dikkat çektiğini biliyoruz. Terapiler, plasebolar vs. bu
dönemlerin ürünüdür. Krizleri hakikat
kalkanıyla karşılama, toplum olarak bir mesele haline geliyor git gide. Anadolu, tasavvuf temelden uzaklaştırılmak isteniyor çünkü. Bu duruma İmge, duygusal ve içten yalanıyla;
arabesk de sağladığı katarsisle bu da yetmezse alkolle destek veriyor.
Bu yüzden (modern) Türkiye halkını, tarihimizin en
arabeskleşmiş halkı olarak görürüz. Moğol istilası bile bu tür bir hadiseye yol
açmamıştır. Metafizik bir direniş vardı, orada. Siyasamızı da imgeciliğin sağladığı
bir düşün gemisi olarak söylemek hakkımızdır. İmgeciliğin, metafizik gibi bir işlev
ve doğal bir görev görmediğini de. Hatta imgeciliğin ,kesatlığı ve sathi benzerlikleri yüzünden metafiziğin
adını kötüye çıkarmış olduğunu da. Ama krizlerde, umut ve tevekkülle, orijinal, temiz bir psikoloji ve sosyolojinin
ip uçlarını da görmek rahatlatıyor bizi.
Salih Can