…
Trenler gitmeseydi
Yolda gezen kızları
Rüzgar eritmeseydi
Döşekler yalnızları,
Dürtmese, itmeseydi
Şarkılar bitmeseydi
…
(Ne İleri, Ne Geri)
Cemiyet iç ve gizli hayatıyle uyur ve rüyasını şair
görür ve sayıklamalarını şair zapteder.
(Necip Fazıl Kısakürek)
Fikri ve poetik metinlerinde cemiyetçi tavrıyla öne çıkan Necip Fazıl’ın
şiirinde ise alabildiğine ferdiyetçi addedilmesi ilginçtir. Bu, Modern Türk Şiir
eleştirisinin ve onun ustalarının neredeyse ortak kararıdır. Turgut Uyar’dan
tutun Hakan Arslanbenzer’e kadar Necip Fazıl şiiri, ‘bireysel ürperti, aşkın
hafakan’ gibi kavramların yardımıyla tekilleştirilmeye çalışılmıştır. Sanırım buna en çok, Necip Fazıl’ın, yazılarında
sık sık Bergsoncu bir sezgicilikten bahsetmesi neden olmuştur. Kısacası
Bergson, gelecek kuşakların gözünde Necip Fazıl yanılsamasına yol vermiştır.
Metinlerinde Bergson’un adını anmayan bir Necip Fazıl bugün bambaşka bir Necip
Fazıl profili çıkarabilirdi karşımıza. Necip Fazıl’daki metafizik dünya daha
ayan dile gelebilirdi. Milletlerin tarihe
yeniden başlamak zorunda oldukları dönemlerde toplum hayatıyla şairin hayatının
nasıl da iç içe geçtiğini ifadede zorluk çekmezdi.
Edebiyatımızda, Necip Fazıl, modern siyasetin başladığı
yerin adıdır. Son elli yıldır sağ partilerin meydandaki söylem ve ifadeleri
bunu göstermeye yeter. Bu yönüyle Büyük Doğu kavramı, siyasi düzlemde oldukça
farklı yerdedir. Bir tarihin yeni yüzü manasında durmaya adaydır da.
Örneğin Mehmet Akif, Ahmet Haşim modern şiirin
duyargalarını ilk açan şairlerden olmalarına rağmen neticede bir Osmanlı aydını,
şairi, ülemasıdırlar. Şiirleri moderndir ancak siyasi bakış açıları Osmanlı
içinde Osmanlı içindir, bu şairlerin. İslamcılık bile siyasetin modernizme
bakan yönünü kurmak adına değil, akan Osmanlı politik kanını durdurma yönündedir.
Namık Kemal de Akif de sonuçta Osmanlının
iliklerden başlayan çökmeye karşı siyasanın derisine fikirlerden yama yapan
Osmanlı stratejistidirler. Çünkü ikisi de büyük devletle büyük devam etmenin
imkanlarını ararken Necip Fazıl bunlardan farklı olarak küçük bir devletten
büyük bir medeniyet devletine gitmenin alt yapısını ve şartlarını konuşur. Bunu
nereden anlıyoruz. Şiirin,
merkezde, hece
veznini kullanmasından mesela. Türkçe’de mağara dönemi vezni sayılır, şiirin merkezindeyse hece. Bu vezin bize,
elinde kalmış son toprak parçasında soluklanma, yaralarını onma çağını
anımsatır. Burada hece vezniyle söyler şair. Yahya Kemal gibi büyük maziye gitmez. Miras atiye doğru inşa edilmiştir. Nitekim bu
gelecek, heceden geniş Türkçe’ye dek varan yolun adıdır. Anadolu Türkiye’si
Büyük Doğu’ya doğrudur. Bu yönelişin ilk büyük parlaklığı ise hakim siyasadan
öte, II. Yeni şiiri tarafından yakalanır. Bu bakımdan İkinci Yeni şiiri
aslında bir Büyük Doğu haritası şiiri gibi durur. II. Yeni
bilirsiniz o zaman ki devletten daha büyük bir şiirdir. Belki de çağı
itibariyle yeryüzündeki tek büyük şiir
hareketi olur. Aslında çekirdekten çınara; heceden İkinci Yeni’ye; Anadolu
Türkiye’sinden Büyük Türkiye’ye (Büyük Doğu’ya); Cumhuriyet milletinden Devlet milletine yani
kişilikle millet olmaya doğru ilk adımın atıldığı yerdir Çile.
Bu yüzden yanıltıcı tarafıyla hem bireysel hem alabildiğine cemiyetçidir.
Yeprem Türk