14 Şubat 2016 Pazar

DOKSANLAR ŞİİRİ VS.

Ali Emre'nin şiir okuma seminerlerinin üst başlığı bu. Doksanlar Şiiri. Daha önceleri, seksenler şiiri şeklinde  okuma seminerleri yapılmadı sanırım. En azından bir seminer dizisi haline gelmedi, seksenler şiiri. Bunun sebebi, seksen kuşağına ait şairlerin, şiir dışında poetik metinler yazmamasına bağlanabilir. Belki şiir şerhleri yaptılar ama, neyi niçin yaptıklarını teorileştiremediler, onlar. Bir nebze, Ali Günvar, yazdıkları şiirin tam bir cumhuriyet, laik şiir olduğunu ara ara kulaklarımıza çıtlattı. Biz de zaten Ali Günvar'a pek fazla itiraz etmedik. Onun bu görüşüne katıldık. Ama seksenler şiirinden sonraki kuşakların,  şiir uğraşısını zorlaştırdıkları göze çarpar. Kuram, sahicilik, teknik derken, şiir neredeyse yetmiş ve seksen şiirine aykırı bir evrim geçirir. Aslında İkinci Yeni'nin ve İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu gibi şairlerin Türk Şiiri'ne getirdikleri yüksekliği doksan kuşağı şairleri; yetmiş ve seksenlerin yolundan ayrılarak tekrar şiirle buluşturmaya uğraşırlar. Bunu başarırlar da. Hatta kuramsal açıdan Hüseyin Cöntürk'ün birçok metni bu dönemde önemsizleşir bile. Eskitilir.

Ancak, doksanlar şiirinin bu yönü, doksanlar şiirinin mümesilleri tarafından bile yeni yeni anlaşılıyor. Seksen Kuşağı bu geciktirmeyi kendi aralarında safları sıklaştırarak ve doksan kuşağını buna mukabil parçalara ayırarak yaptı. Mesela seksen kuşağının birçok şairi Neo-Epik akımını görmezden gelirken Doksan Kuşağının çoğu şairi de onlara bu bahiste destek vermiştir. Yani Seksen ve Yetmiş Kuşağı tarafından yanıltılmışlardır, doksan kuşağının hatırı sayılır sayıdaki şairleri. Bu yanılgıyı doksanlarda şiir yazanlar şu son üç beş aydır fark ediyorlar. Örneğin Ali Emre de bu şairlerden biridir. Biz Neo-epik şiir üzerine dosya yaptığımızda Ali Emre'den aldığımız cevap bu açıdan ilginçtir. O dosyada Ali Emre, neredeyse Neo-epik şiir diye bir şey yoktur anlamında cevap vermişti. Oysa aynı Ali Emre, bu aralar neo-epik şiiri 'umut bağlayabileceğimiz şiir kanalı' şeklinde taltif ediyor. 


Yeprem Türk

MİLLET HAKKI


Ey Barzani! Bana milletinin tanımını yapar mısın? Senin milletin ne milletidir? Kuracağız dediğin devletin hangi bir milletin devletidir? Ey Filistin Başkanı Mahmud Abbas, Filistin Devleti'nin Filistin Milleti ne demektir, bu milletin kökü nerededir? Açıklayabilir misin? Dün güneyimizde ve doğumuzda Suriye ve Irak devletleri bulunuyordu. Ve bunların Suriye ve Irak milletleri denen oluşumları vardı. Bu milletler ve bu milletlere göre de oluşan devletler şimdi neden buharlaştı?

Türkiye milleti madem Türkiye içindedir. Aynen Filistin milletinin Filistin içinde olması gibi. Madem Suriye milleti de  Suriye içindeydi. Ne oldu da Suriye milleti,  Türkiye milleti içinde bir millet haline geldi. Irak milleti addedilen millet niçin aynı kadere büründü? Yarın Filistin milleti, sert rüzgarlar estiğinde, Filistin milleti denilen ve asıl millet kavramının bir atom parçacığı ancak olabilen  bu zorlama millet tasavvuruyla ayakta kalabilecek mi? Devlet ve millet kişiliğini konuşturabilecek mi? Hayır.  Yine Suriye ve Irak milleti gibi asli ve ana gövdesine doğru yola çıkacaktır.  Yani Filistin milleti de Türkiye'ye girecektir. Mehmetli Milletinden olduğunu ya da bizde kişilikle millet haline geçilir şeysini hatırlayacaktır.

Neden böyle olur? Çünkü  bu büyük milletin şakuli durumu bunu gerektiriyor. Bu, tarihi bir tavırdır. Ağırlık noktası bu milletin Anadolu'dadır.

Şu halde söyleyelim ki ne Barzani'nin bir milleti vardır ne de Filistin denilen devletin bir milleti.  Varsa Barzani'nin milleti, Balkanlardan Filistin'e  dek yani Mehmetiş'lerden Memo'lara kadardır.  Irak ve Suriye devletlerinin  de milletleri yoktu, olamamıştı. Oysa ki millet yoksa bir devlet de yoktur ortada, bu o kadar belli ki. Niyeydi o halde  millet oluşturmadaki zorlanmalar, olmayan bir şeyi olmuş gibi kabullenmeler? Ve buna devam etmeye istekli olmalar?

Yeprem Türk