
Mehmetli Milleti. Metnimizdeki iki Doğu kelimesi. Aslında Anadolu ruhudur anası, babası. Temelde Horasan duruşunun iki gözü iki çerisi. Yeni zamanın yeni millet yazgısı. Sevginin, hoşgörünün, temiz tekniğin, israfsız üretim ve tüketimin, farklılıkları bir bedende cem eden siyasanın yeni genci.
Ne saklamalı, Kur’an’ın ve Muhammediliğin şemsiyesi altında akşamdan fecre bakmaktan yorulmayacağım aydın, hoş, kavi iki sözcük. Ve içi geleceğe doğru kıpır kıpır. Kahramanca, arifçe.
Mehmetli Milleti. Bir millet, bir hayat tarzını tüm yönler ve ilgileriyle kuşatan has başlık. Yeni ekonomik, ilim ve sanat temelleri atacak derinlikte iki saf, bakir kelime. Batısız bir şekilde güç alıp ayağa kalkan yerli beşeri bir ifade. Kendi aynası dışında bir taklit aşaması olduğu düşünülemez bu tamlamanın. Batı’nın ahlaki etkilerine kapalı şeylere benzetiyorum onu. Bu tür kelimeler Batı’yı hem biçimde hem içerikte ürperten şeyler. Tohumdur çünkü bunlar, özdür bir millette. İki kelime de olsa, topluma yol gösterir. Mesela der ki şu şeriat, şu gökyüzü, şu da sensin.
Kelimeler, iki ya da üç olsun, bir şey söylesin ya da ansıtsın gerçekte küçümsenmez. Her şeyin altında ne de olsa önce bir iki kelime var. Ne kabalacılık ne furuhatçılık denir böylesine. Bu, daha başka bir şey. Yani malzemeye ölçüdür aslında kelimeler. Hangimiz diyebilir, yaşadığımız bunca sorun yumağı başlangıçta bir iki kelimeyle başlamadı. Başta patlayan kabakları birkaç kelime harekete geçirmedi. Aslında bu bozgunların, bu dağılmaların, bu çarpık yapıların, bu otoyolların altında hep bir iki kelime var.