4 Haziran 2016 Cumartesi

3. Yenileşme

Geçenlerde, Yenihayat Gazetesi’nde, Ahmet Turan Alkan,   Necip Fazıl Kısakürek ile Nurettin Topçu arasındaki görüş farkını yansıtarak günümüz siyaseti üzerine bir yorum kaleme almıştı.

Ana mesele İslamcı iktidarın ve halkın Topçu’nun derin ve disipliner felsefi yerine Necip Fazıl İslamcılığını seçmesidir.

Aslında Ahmet Turan Alkan Necip Fazıl İslamcılığının, hem günümüz siyasetine hem İslam anlayışına zarar verdiğini, kişisel ahlakı es geçtiğini anlatmaya çalışmış o yazıda. Özde ise İslamcılığı kınamak amaçlıdır o eleştiri metni.

Doğrusu İslamcı olmadığını söyleyenler bile İslamcı sayılıyorsa, bunun önünü almanın bir yolu yoktur. İslamcılığın doğal bir şekilde ölmesini beklemek ve buna uygun da pozisyon almak sanırım şimdilik en iyi yoldur.

Gerçi Necip Fazıl İslamcı olmadığını da söyler, ama günün hakim olan politik anlayışı içinde bu pek önemli değil. İslamla ilgili her şey biraz da doğal yolla bazen de öyle gerektiği için İslamcılık görüşü içinde erimeye mahkumdur. Ayrık ve bireysel bir felsefeyi öne alan Nurettin Topçu bile İslamcı olmaktan kurtulamamıştır nihayetinde.

Ahmet Turan Alkan aynı metninde keşke İslamcılığın yani Necip Fazıl’ın siyasizminin ve medeniyete bakış açısının yerine Nurettin Topçu’nun derin ve aynı zamanda zevk sahibi birey anlayışına öncelik verilseydi, siyaset ve halkın yaşantısı bu manevi disiplinle daha değişik olabilirdi, diyor.

Ancak bizim de bildiğimiz bir şey var ki, insan ve toplum için ilerlemeler aşamalıdır. Bu, aynı zamanda doğa kanunudur. Yani önceki safhaları aşmadan sonraki basamağa geçemezsiniz.

Asıl mesele ne Nurettin Topçu’nun ne de Necip Fazıl’ın tercih olma sebebidir.

Osmanlının çöküşünden itibaren başlayan yenileşme hareketi için Yahya Kemal bakın ne diyor: ‘Hülasa yenileşmek bahsi hazırlanmış, ruhlara yayılmış bir felsefeden doğmamıştır’

Milletimizin yaşadığı inkılap ve yenileşme duraklarını şu şekilde sıralamak mümkündür. İlk etapta yenileşme felsefi ve siyasi alandan ziyade askeri sahada başlamıştır. Düşmana karşı temkinli olma durumu bunu kendiliğinden ortaya çıkarmıştır.

İkinci yenileşme ise bundan yüz küsur yıl sonra siyasi alana taşınmıştır.  Bu ise İslamcılık görüşü şeklinde hayat bulmuştur.  Vakayi Hayriye’den sonra yenileşmede askeri alan merkez haline gelir. Ve o dönemlerde, dediğimiz gibi, yen açılan birçok kurum ve  kuruluşların dahi askeriyeye bağlı  hale getirilmesinin temelinde bu tutum vardır. Vakayi Hayriye'den İslamcılığa kadar olan zaman dilimi nasıl askeri alandaki hareketlenmelerse; İslamcılık ve sonrası ise tamamen siyasileşmedir. Yani Birinci yenileşme askeri,  İkinci yenileşme ise İslamcılıkla siyasi yenileşmedir. Üçüncü aşama nedir peki? İşte bu devrede yenileşme tamamen ruhlara yayılmış, bu ruhla maddeyi işleyecek olan bir yaşam tarzından bir felsefeden doğacaktır. Biçim ve muhteviyat birlikte gelişecektir.  Ben bununsa Mehmedi bir duyuştan yeşereceğini umut ediyorum.


 Y.Türk