15 Nisan 2017 Cumartesi

&

Osmanlının dağılmasıyla Doğu’da, Anadolu’da şehir ve kasabaların ruhları da değişmişti. Büyük ticaret ve ilim merkezleri küçülmüş; şehirler, kasabaya; kasabalar, köylere dönüşmüştü. Şehirler, medeniyet heyecanlarını yitirmişler, ancak ihtişamlarına kavuşacak günleri de özlemeye koyulmuşlardı.

İşte 15 Temmuz Direnişi, ışığı sönmüş şehirlerimizin umutlarını bilemiş onların ışıklarını parlatması adına bir milat olabilecek ruhu estirmiştir. Çünkü şehirlerin de benlikleri, fikirleri, ruhları, davaları vardır.  Çünkü veli insanlar olduğu gibi veli zamanlar, veli fikirler, veli mücadeleler, veli şehirler de vardır. 15 Temmuz direnişi, kentlerimize bunu hatırlatmıştır. Ve Anadolu’ya, İslam coğrafyasına, onları veliliğe davet eden veliler velisi bir nefesle girmiştir.

15 Temmuz gecesi, şehirlerimiz, gösterdiği gayret bakımından görülmeye değerdir. Şehirlerimiz, o gece, hakikati Tanrı nuru ile görmüştür. Ve gördüklerini de kalbi ile doğrulamıştır. Mekan olarak onların özünü ve nüktesini tazelemiştir.


Ve şehirlerimizin temelinde olağan zamanlarda bile aslında Bedir, Malazgirt, Çanakkale ve 15 Temmuz alemleri vardır. 15 Temmuz bu nedenle mekanda da hüküm sahibi olmuştur. Gelecekte bu hükmünü mekana ve eşyaya işleyecektir. 


Y.Türk

&


Şehitlik, Allah yapımıdır. Cennet icadıdır.

Ve mezarlık kavminin güzide insanları olan şehitler de bu uhrevi icadın müdavimleridir.

Bizse onların takipçileri,yeryüzündeki temsilcileriyiz.

Bunlardan ötürü, buna layık olayım ya da olmayayım, temiz insanların yeri, günümüzde 15 Temmuz Direnişi’dir. Bu sebeple, en çok 15 Temmuz ehliyiz biz.

Malazgirt ehliyiz.
Çanakkale Harbi ehliyiz.

Bizim mücadelelerimiz candan cana yol açarak ilerler. Ölü, baygın, gereksiz cümlelerle, faydasız eylemlerle örülmez. Ve onları, ayetler ve hadisler eşliğinde açıklarlar. Destanını ise beşeri yazının alimi şiir türüyle yazarlar. Ve bu ruhun Rahmanın yardımıyla ayakta kaldığını bilirler. 

Y.Türk

14 Nisan 2017 Cuma

DOSTUM, ŞAİR KARDEŞİM YEPREM TÜRK ÜZERİNE


Yeprem Türk’ü, Yediiklim’e şiir gönderdikçe Anadolu’dan, Ali Haydar Haksal’ın bahsetmesiyle tanıdım. Aman bu çocuğa dikkat edin çok özgün ve yetenekli dedim. 2000’li yılların ortalarını geçmişti sanıyorum. Bir toplantıda Erkan Kara tanıştırdı. Yeprem, çok saygılı. Çok şair yetiştirmiş Maraş ekolünden geliyor. Bizim Erkekli aşiretinin yarısı da Maraş’ı iskan edinmiş zamanında. O yüzden mi bilmiyorum, kanım çok ısınıyor Yeprem’e. Yeprem Türk, benim ona karşı olan abilik görevimi abartıyor.  Bana bu kadar minnet duymasına gerek yok. Hakkımda çok yazı yazdı.  Bunu ona cevap olarak algılamayın lütfen. Sanıyorum bu güne kadar ilk kitabı ‘Önemli Olan’dan sonra üç şiir kitabı daha çıkardı.  M.D. kısaltmasıyla anlattığı Mehmetli Devleti  onun siyasi poetikası gibi.  Uzun tek nefeslik bir şiirdir, bu. Milletimde Muhammed’in Cemali’ adlı üçüncü kitabında daha çok ‘Allah, Peygamber, Millet, Vatan sevgisini’ işleyen şiirler var gibi gözüküyor. Son kitabı 15 Temmuz’a YAKMA’da özellikle son bölümde ve beyitlerde orijinal mısralar var. Böyle demek küçültür, kitabı. Beyitler mükemmel ve orijinaller.

‘Şu kızıl şu yeşil elmasıyla ağaç
 Bir erkek bir kıza İstanbul olsa ‘

Bir de Yunus Divan’ı kalsa buralar
Ulu kucak olup insanı sarsa’

Ayrıca Yeprem Türk’ün mütefekkirliğini yaşattığı Kuruluş dergisi çabası var ki, onu dergili şairler silsilesine yani  Mehmet Akif’e; Büyük Doğulu Necip Fazıl’a ve Dirilişli Sezai Karakoç’a bağlıyor. Bu, onu misyon adamı kılıyor.
Yazımızı Yeprem Türk’ten bir şiirler bağlayalım.

ÇALSA

Nasibim düdük dışarıda yapabilse
Rüyada doğmuş orda kalmasa

Taksim içinde terbiyeli düüüt’üyle
Dümbelek amcası onu bir böyle görse

Ondadır ulu göğüs şişse şişse
İstanbul’da dolup Şam’da boşalsa

Öldüğümün akşamı biri bu düdüğü
Ahretin arka kapısında çalsa


03.03.2017- Küçükyalı

Osman Serhat ERKEKLİ



Salih CAN

9 Nisan 2017 Pazar

İKİ ŞİİR


Bu şiirler, Türk şiirinin nefis yani enfes şiirlerindendir. Enfes kelimesi nefisten gelir. Daha doğrusu nefs’ten. Nefis kelimesinin dişil olduğu yazılır Şems’in Malakat’ında. Gerçi bu enfeslik de şu iki yoldan gelir esere. Birisi şehvetçi yolla diğeri ilahi esintiyle. İkincisini biz nefis ve enfes kelimelerine daha yakın buluyoruz. Ve bunların dişilliği ise insan ruhuna olan anaçlığındandır, diyoruz. 

Bu tür şiirlerde yapıtın geometrisi derindir. Bu geometri, seyir ve süluk aşamalarında meydana gelir. Fazla da formüle edilemezler. Bu şiirlerde, şaire gelen bir şey, bir malum vardır. Bu malum, yerini hale bırakır. Ve nihayetinde bu malum da, bilgiyi iman nuru ile bilmek demektir. Şiirde bilgi, suret halinde değil siret halindedir. Bu yolun şairlerine göre, bilgi hayalden doğar. Ya da bilgilerin de hayalleri bulunur. Bilgi, hayal toprağının tohumudur. Hayal değimiz şey, burada aslında tahayyüldür. Geleceği ve geçmişi tek havuzda ya da tek manzarada toplayan akımdır. Geleceğe dönük olduğu kadar insanın, ilk atası Adem’e her an değerek yaşamasıdır. Geçmişle atiyi buluşturmasıdır. Bu nevi şiirleri yazan şairlere kadimliğin, saidliğin diğer anlamıyla mutluluğun, kendinden memnunluğun yakışması bundandır.

Y.Türk