Bu şiirler, Türk şiirinin nefis yani enfes şiirlerindendir. Enfes kelimesi nefisten gelir. Daha doğrusu nefs’ten. Nefis kelimesinin dişil olduğu yazılır Şems’in Malakat’ında. Gerçi bu enfeslik de şu iki yoldan gelir esere. Birisi şehvetçi yolla diğeri ilahi esintiyle. İkincisini biz nefis ve enfes kelimelerine daha yakın buluyoruz. Ve bunların dişilliği ise insan ruhuna olan anaçlığındandır, diyoruz.
Bu tür şiirlerde yapıtın geometrisi derindir. Bu geometri, seyir ve
süluk aşamalarında meydana gelir. Fazla da formüle edilemezler. Bu şiirlerde,
şaire gelen bir şey, bir malum vardır. Bu malum, yerini hale bırakır. Ve
nihayetinde bu malum da, bilgiyi iman nuru ile bilmek demektir. Şiirde
bilgi, suret halinde değil siret halindedir. Bu yolun şairlerine göre, bilgi
hayalden doğar. Ya da bilgilerin de hayalleri bulunur. Bilgi, hayal toprağının
tohumudur. Hayal değimiz şey, burada aslında tahayyüldür. Geleceği ve geçmişi
tek havuzda ya da tek manzarada toplayan akımdır. Geleceğe dönük olduğu kadar
insanın, ilk atası Adem’e her an değerek yaşamasıdır. Geçmişle atiyi
buluşturmasıdır. Bu nevi şiirleri yazan şairlere kadimliğin, saidliğin diğer
anlamıyla mutluluğun, kendinden memnunluğun yakışması bundandır.
Y.Türk