12 Haziran 2015 Cuma

Siret ve Suretle Somutlaşmak

 -Ak Parti, tüm başarı ve dolgunluğuna rağmen bir belirsizlikten sendeledi. Seçmen Ak Parti'ye, nereye doğru gidiyorsun, tamam her şey iyi hoş da bu gidişin nihai hedefi neresidir, adını koy, dedi. Bu aslında halk tarafından gelen masum ve yerinde bir istektir. Yürünen yönün yerin ismi belirtilmelidir ve söylenmelidir. Çünkü İslamcılık dahi iyi ve hoş niyetli bir belirsizliğin fazla uzun sürmesinden öldü.

 -Ak Parti,  Anadolu’dan Filistin’e kadar,Yunus’un yetmiş iki millet dediği bir toplamın ilk büyük öncü partisi olma yolundadır. Ancak Ak Parti'nin  kapital kirlerden arınması ve sosyal adalete yürümesiyle bu böyledir. Ve bu yetmiş iki millet bugün Mehmetli Milleti’dir.  Ve Ak Parti bu kapsayıcılıkta diretmelidir. 

 Zaman gazetesinde, 12 Haziran 2015, Mümtaz'er Türköne, Ak Parti siyasetini sembollerle yürüyen bir şey olarak tanımlamış.  Doğrusu genel tarihi  itibariyle yüzde kırk yüzde elli iki arasında oy alan bir parti, seçmen nezdinde belirsiz bir resme hapsedilmiş. Tamam Ak Parti ekonomide, siyasette gelecek kuşakların üzerinde hayranlıkla duracağı  bir atılım numunesi gerçekleştirmiştir. Ülkeyi özgürlük ve refahla donatmıştır.  Ama bunu hangi somut sistem ve  siyaset uğruna gerçekleştirmiştir? Türköne’nin Ak Parti siyasetini sembol adında bir sembole indirgemesi, Ak Parti’nin halk katındaki bir intibaını tanımlama çabasına denk gelir. Doğrudur da.
 Bu şu demektir: Ak Parti, iyi hoş dindar bir o kadar da anti kavmiyetçidir. Ama bu tavrıyla bile nedir? Neye denk gelmektedir? Nasıl bir gelecek inşa etmektedir? Mesela HDP Kürtçülük, MHP Türkçülük, CHP cumhuriyetçilik evrenlerini temsil ederlerken bunların dışında veya karşısında olan Ak Parti neyin temsilini üstlenmektedir. Osmanlıcılık mı güdüyor Ak Parti? Eğer böyleyse derler adama Osmanlı ruhu tamam aramızda yaşıyor, ama o eski şartlar ortadan kalkalı çok olmuştur. Siyaseten Osmanlı medeniyeti,  ruhunu kendinden sonra gelecek yeni medeniyet inşasına vermemiş midir? Yenilik dediğimiz şeyin adı nedir o halde? Bu doğrultuda Avrupalıların Ak Parti’nin durduruluruluşuna Selahaddin Eyyubi veya Fatih benzetmesi yapması doğrudur. Daha doğrusu, Mehmedi bir kalkış engellenmek istenmiştir. 
Tam da şimdi Ak Parti’nin zihniyetini siret  ve suret bakımından akıllı bir  somutlaştırmaya gitme zamanıdır. Hem Cumhuriyet ideolojisine hem de Kürtçülük hem Türkçülük yani kavmiyetçilik ideolojisine uzak kendi siyaset evrenini, Anadolu topraklarından doğup Balkanlar'dan Afrika’ya kadar huruç eden bu anlayışı Türkiye’de yaşayan seçmen adına elle tutulur bir şekilde tanımlamalıdır. Örneğin Mehmedi bir iş hedefi güttüklerini halka net şekilde söyleme yolunu bulmalılar. 


Y. Türk

8 Haziran 2015 Pazartesi

Faton insanları düzleyen doğal bir şey midir?


Postmodernizm, felsede şiirde sanatta yalınlığı kovmuştur. Yalınlıksa şiddete, cahile kaçmıştır. Alimler şairler düşünürler bu olayda birinci derecede sorumludurlar. Ve bu yüzden dünyaya felsefe siyasa sanat hayat anlayışı bağlamında bir faton süreci gerekmiştir.

Yaklaşıyor kardeşlerim yaklaşmakta olan’ bunu bir şiirinde üç defa tekrar eden İsmet Özel’di. Ne yaklaşıyor da İsmet Özel, bir ihtarı üç kere tekrar etme gereği duyuyordu. Bu uyarıdan elli  küsur yıl sonra  Hüseyin Yahya Şekerci  Diriliş Postası’nda, Postmodernizmi ‘Muammanın Sürüklediği Yeni Yer’ olarak adlandırıyor.  Yazı  boyunca Postmodernizmin kolay çözümlenecek bir şey olmadığından dem vuruyor Şekerci.  Anlamın korunaksız kalacağı meselesi, metnin mihenk  taşıdır. Anlamak’ denen şey  kafasını korusa kurşun topuklarına gelecek. Aslında Şekerci genelce böyle demek ister.

7 Haziran Diriliş Postası, Fatih Mutlu, aynı meseleye bir çıkarma yapmış. ‘Allah biliyor ya, yakında çok büyük sarsıntılara sahne olacağız…Haritalar değişecek, insanlar da değişecek.Yepyeni iktisadi sistemler, yepyeni hukuki yaklaşımlar, yepyeni devlet,ülke, millet tanımları göreceğiz’ şeklinde düşünce üretmiş.  Aslında bu üç endişenin önemi de toplaşğı yer bakımından bir fatona işaret etmesinde yatar. Postmodernizm bu fatonda en etkili unsur. Faton aslında beşer açısının manada bittiği yerde başlar.  Ve faton sonrası  hayat yeni bir hayattır. Yeni insan, yeni iş, milletin yeni tanımları vs. Bizdeki tam karşılığı ise ‘asanın kırılma anıdır’. Kırıldıysa yani asa yeni bir peygamber gelir.  Akabinde akit yenilenir, bozulan düzene yeni  bir sistem biner.  Bazen bu nevi şeyler sıradan şeyler olur.  Bu kavramları ve tartışmaları mesela artık gazetelerden okuyoruz. Hakikatte yaklaşan bir şey vardır demektir bu. Bu süreçte sıkı duran, inancını arındıran, adaleti sırtlayan kazanır. 

İşin edebiyatına gelirsek,  edebiyat dergilerinde de görmek isterdik, aynı konuları.  Ama maalesef yok.  Sanırım millet ve halk kavramına bu kadar yabancı kalmış bir edebiyat ortamını bir daha görmez sanat tarihimiz. Oysa metafiziğe en yatkın varlık halktır. Metafizik bir millet mefhumudur. Millet kelimesine  perdeleme yapmaya gerek yok. Bir yanımda, biz Mehmetli Milletiyiz deyince gözleri parlayan, muhabbete gark olan halk, millet; diğer yanımda M.D.’yi duyunca ürken edebiyat müdavimleri. Edebiyat dairesi içinde çağdaşlarıma bundan dolayı yabancıyım. Ve içlerinde en yalnızıyım.  Oysa bu faton fırtınası onlara da şiire de edebiyata da tesir edecek. Çoğunu silip süpürecek. Geride çok azının avaazı kalacak.


Yeprem Türk

YALINLIK


Akıl ve kalbiniz müsterih olsun
Pis işler yenememiş bizi
Desem kim inanır  buna
Mesela boş insan yalını iyi yaşıyor

Edebi bir rivayettir
İnsan sanatı gören hatırlar
Mesela sevgili kavramlarım
Sizler yaşıyorsanız nasıl
Öyle idare edilirsiniz.

Yalınlık, edebi bir kavram ve şiir kabzası değil artık derim.   Ne yolu yol ne kanı kan. İşi iş olamıyor. Melek bildik balta oldu. Şiir tarihinde kıdemliydi oysa. Millet geleneğinin dışına kaçtı.  Küfürlü ağızlardan, silahlardan ses versin bakalım. Şiddet bülbülü.

Akşam gece gündüz sabah
Alimin sanatın kovduğu yalınlık
Ne yapsın kurt karga dağ başlarında
Cahillere tutunmaktan başka


Yeprem Türk