Avrupa ciddiyetin üstünde şık bir topluluktu, çökmesi de bu yüzden
mukadderdi. Neden? Birincisi Pisagor’un
Tası’nı hatırlayın. Hani şu gerektiğinden fazla doldurulunca tüm suyu çekilerek boşalan tas. İkincisiyse, her aşırı şıklık milletleri ve devletleri
sembolle ifadelere götürür ve gerçeklikten uzaklaştırır. Dengeyi aşan şıklığın
zenginin müflis oğluyla anılması boş değil.
Vasat, orta yolu tavsiye eden Peygamberin ümmeti olarak bu gösterişli
vitrine hep şüpheyle bakmamız manidar.
Demokrasiyi al cumhuriyetten, orada bir şey kalmıyor. Nitekim ABD
öyle yaptı. Sadece birleşik devletler devleti olmak değil mesele.
Başarabilselerdi Avrupa Cumhuriyetleri, aynı siyasal yapıya koşabilirlerdi.
Sanırım bu, mümkün değil. Çünkü Avrupa cumhuriyetlerini ortak paydada tutan maya
dağılıyor. İngilizlik ya da Almanlık,
Fransızlığı ve İtalyanlığı biraz geriletmiş olsa da sahanın öne çıkmış iki
bekçisi olarak İngilizler ve Almanlar birbirlerine asla tolerans tanımayacaklar. Avrupa
devletleri de tek tek milletler olarak beka hesabı yapmaya başladılar. Devletlerini
taşıyan tebaayı, vatandaş tipini araştırmaya koyuldular. Bunu tahkim
edecekler. Bu arada içe
kapanacaklar. Bu durum, aşırı gerilimlere kadar gidecek. Avrupa
cumhuriyetler cennetiydi, belki de bu
vaziyet Avrupa’yı cumhuriyetler enkazına kadar götürecek.
Dış dünyaya karşı kapanmayı tercih eden Avrupa’nın medeniyet, uygarlık
gibi lafızları sadece söylemekten öte bir derdi olamaz gözüküyor. Oysa bizim
bunları telaffuz etmekten öte bir derdimiz var. Bunları gerçekle, hayatla
buluşturmak. Mehmedilikle uyumlu demokrasi kavramını cumhuriyet demokrasisi
modelinden kurtarıp onu daha kapsayıcı daha geniş daha işler bir hale götürecek
olan devlet demokrasisine taşımak. Cumhuriyetler üstü evrensel ilgileri Müslümanların
gündeminde daha sık yaşatmak.
Adem Kalan