![]() |
Sezai Karakoç |
Sezai
Karakoç’u Cağaloğlu’ndaki yerinde, Diriliş’te, birkaç kez
ziyaret ettik
arkadaşlarla.
Her defasında bu büyük şairin elini öpmek isterdik
ama kendisi her defasında buna mani olurdu. Biz de fazla üstelemek
istemez, yanında biraz oturur, feyizlenir, kalkar olmuştuk ondan
sonra da. Ama bütün bunlar sessizce olurdu. Çünkü onun o büyük
ve derin sessizliğinin yanında kelimeler ne ifade edebilirdi ki?
Karşınızdaki Mehmet Akif değildi, Necip Fazıl değildi. Bu
büyüklük de böylesine farklıydı. Zaten hiçbir zirve bir
diğerine pek benzemez. Ama ben yine de Yunus Emre’yle onu birlikte
düşünürdüm genelde, ki hala da öyle düşünürüm. Çünkü
birisi genel Türkçe diğeri de modern Türkçedir.
Geçenlerde
duydum. Sezai Karakoç, Üsküdar’a Diriliş Partisi’nin bir
şubesini açmış. Öğrendiğime göre iki haftada bir, bir gününü
oraya hasredecekmiş. Bir sohbet falan da
gerçekleştirmiş açılışta. Sohbeti İnternetten izledim,
dinledim. Sohbet daha çok cumhuriyetten devlete geçiş merhalesi
üzerinden yapılmış. Konuşmasında büyük bir devletten söz
ediyor hatta cumhuriyetin bir devlet dahi sayılamayacağını
belirtiyor. Bize göreyse, cumhuriyetler
modern beyliklerdir,
devlet değil. Bu, Kuruluş olarak bizim mottomuzdur. Ama işin püf
noktası şu: cumhuriyetlerden büyük devlete geçişi Diriliş
olarak adlandırıyor. Yani kuşakça bizim söylediğimiz şeyi
Diriliş’e söylettiriyor.
Ben
de açıkça söylemek istiyorum ki. Hayır üstatcığım
hayır. İşin buraya kadarı Diriliş’tir, ama bundan sonraki
kısmı Kuruluş’a girer. İşin bundan sonraki kısmına kafa
yormak bizim nasibimize düşer. Ve kader ve alınyazısı dersek
daha güzel olur biz buna. Gözünüz arkada kalmasın ama.
Yeprem
Türk